31 Ağustos 2008 Pazar

Diyarbakırspor 1-0 Orduspor


diyarbakırspor geleneksel para dilenme taktiğini uygulayarak maç öncesi hazırlıklarına başladı. blöf sonuç verdi mi orasını bilemeyeceğiz ama diyarbakırspor sahaya çıktı. maçı izleme fırsatım olmadı fakat çok dengeli ve çekişmeli geçmiş. sonuçta kazanan diyarbakırspor olmuş. ordusporda ganalı jerry yokmuş lisans problemi sebebiyle ama bruno takımdaki yerini almış oldukça beğenilmiş. ayrıca diyarbakırsporun en etkili futbolcusu sırma saçlı suat hocamızın beğenmeyip orduspordan yolladığı ufuk bayraktar olmuş. sonuç olarak lige iyi başlayamasak da diyarbakır deplasmanından iyi futbol ve bol pozisyonla dönmüşüz. bu iyiye işaret. ilerleyen haftalarda bol galibiyet alırız bu sene çıkalım artık süper lige.



DİYARBAKIRSPOR: 1 - ORDUSPOR: 0

Stat: Atatürk

Hakemler: Özgür Yankaya xxx, Sedat Etik xxx, Gökmen Olgaç xxx,

Diyarbakırspor: Atilla xxx, Volkan xx, Mahmut Hanefi xx, Erhan xx, Ersin xx, Barış xxx, Selçuk xx, Mutlu xx (Dk 58 Şenol xx), Ercan xx (Dk. 88 Coşkun x), Ufuk xx, Emrah xx (Dk. 74 Engin xx),

Orduspor: Akın xx, Hakan Çimen xx, Hakan Macit xx, Haydar xx, Mehmet Al xx (Dk. 71 Ufuk xx), Mehmet Deliorman xx (Dk. 80 Murat x), Süleyman x (Dk. 62 Günay x), Serdar xx, Aytekin xx, İlker xx, Bruno xx

Gol: Dk. 52 Emrah (Diyarbakırspor)

Sarı kartlar: Dk. 56 Mutlu, Dk. 89 Barış (Diyarbakırspor

29 Ağustos 2008 Cuma

2008-2009 Uefa Kupası Birinci Tur Eşleşmeleri


Galatasaray-Bellinzona(İsviçre)
Beşiktaş-Metalist Kharkiv(Ukrayna)
Kaysersipor-PSG(Fransa)


galatasarayımız ve beşiktaş oldukça kolay bir kura çekerken kayseri talihsizlik yaşadı psg'yi çekerek. kayseri kolay lokma olmayacak ama ondan eminim. inşallah turu geçerler.

Farid Farjad


herhangi bir müzik aleti hakkında "x'i ağlatıyor bu adam" denir ya işte o farid farjad'dan sonra denilmiş olmalı. kemanını çalarken hem bizi hem kemanı ağlatıyor. dinlemekten mazoşistçe zevk alıyorsunuz kalbiniz acısa da. ayrıca şunu da belirteyim eylül ayı içerisinde türkiyeye geliyor farid farjah. 21-19 eylül de ankara konseri var. istanbul konserinin tarihi henüz netleşmemiş. kemana ruh veren iranlıyı kaçırmamanızı öneririm.

28 Ağustos 2008 Perşembe

Özlenen Diyarbakırspor


şurda açıklamıştım diyarbakırspora bakış açımı. hatta her maç öncesi para yok diye ağladıklarından filan bahsetmiştim. ilk maçtan hıçkırık sesleri geldi. diyarbakırspor başkanı gözyaşlarıyla açıklama yapmış;


Diyarbakırspor
Kulüp Başkanı Adnan Öktüren, kendilerine verilen maddi yardım sözlerinin tutulmadığını belirterek "Transfer ettiğimiz futbolcuların paralarını ödeyemedik. Futbolcular, para almadan sahaya çıkmayacaklar bunu iyi biliyoruz. Biz de yönetim olarak kesinlikle istifa edeceğiz" dedi.

Ankara'da yaptığı temaslarda maddi sorunların çözümü konusunda herhangi bir aşama kaydedemediklerini anlatan Öktüren, şöyle konuştu: "Takım olarak çok zor durumdayız. Futbolcuların ödemelerini yapamadık. Bir çoğunun bonservisini çıkaramadık. Cumartesi günü kendi sahamızda oynayacağımız Orduspor maçına çıkmayacağız. Bize verilen sözler yerine getirilmedi. Konunun çözümü için çok çabaladık, ancak hep olumsuzluklarla karşılaştık. Artık yönetici olarak futbolcularımızın ve alacaklılarımızın önüne çıkamıyoruz. Futbolcularımızın suratına bakamıyoruz. En iyi çözüm yönetim olarak istifa etmemiz ve takımı dağıtmaktır. Parasız kulüp ve takım yürümez."

Mario Kasun Efes Pilsen'de


efes pivot açığını mario kasunu transfer ederek kapatmış oldu. 2.13 boyunda azıcık psikopat ruhlu bir adam kasun. ligimizde artan psikopat oyuncularla oldukça eğlenceli bir sezon geçireceğiz anlaşılan. fakat yeni sezonu ntv ekranlarında izleyemeyeceğiz. digitürk 10 milyon dolar vererek yayın hakkını satın almış. abdi ipekçi yollarını bolca aşındıracağız bu sezon.

Lhagunige Wered


burdan dinlenebilecek bir çerkes aşk şarkısı. bu aralar buna sardım dönüp dolaşıp dinliyorum. anne tarafından kafkas kökeninin etkisi var mıdır bilmem ama müthiş birşey bence. türkçeye çevrilmiş sözlerini de yazayım onlar da pek hoş.


Seni gördüğüm andan beri
ateşinle yanarım,
ağlasam utanırım
ağlamasam dayanamam
şu koca dünyada öyle çok düşmanım var ki benim güzelden ötem
ah mahvolmuş bitmiş değil miyim ben?

boyun bağın özenle bağlanmış
hasretin ise beni kavuruyor
düşmanı az olan nasıl da talihlidir benim güzeller güzelim
ah kalbimin kapağı kalktı acıdan ve hasretten benim

karşıdamızdaki koca tepeye güneş vuruyor
sen gönlüme düştükçe ben de ateşler yanıyor
hasret ateşinin neresinde güzellik sen benim dünyam
ah kül olup savruldum ben

kırların güzelliği insanı kendinden alıyor
bense nefsimi taşıyamıyorum, düşmanlarım beni yok etti
çatlayacağıma, nur yüzünü bir görebilsem sen benim dünyam
karanlık dünya, aydınlık olurdu bana….

27 Ağustos 2008 Çarşamba

Cidade De Deus


gangster filmlerine bayılan biri olarak ağzım bir karış açık izledim bu filmi. brezilya gettolarında yaşanan çete savaşlarını anlatıyor. gerçek bir hikayeden filme aktarılmış. uyuşturucu, para, silah üzerine kurulmuş dünyayı fotoğrafçı olmaya çalışan gencin gözünden anlatmış. bol bol masum insanın ölümünü izliyoruz. lil ze denilen psikopat herifin dengesizlikleri insanı geriyor filmi izlerken. ayrıca brezilya da herkesin esrara takıldığını anladık filmi izleyince. mahallenin çeteye katılma adayı çocuklarından; üst gelir grubundaki gazetecilere kadar herkes içici. duman altında izliyorsunuz filmi. tanrıkent aslında her şehirde bulunan bir yer. bu filmi izledikten sonra tinercilere, torbacılara, tarlabaşında köşe başında bekleyen apaçilere bakışım değişti. insanın vicdanı olsa suç işlemez. hırsızın günahı yok mu diyenler filme bir göz atmalı derim ben. bu başyapıtı mümkünse televizyondan izlemeyin. tv8 gibi onca sahmesini kesip dublajla yayınlayacaklar. film kuşa dönecek. mümkünse dvdsini izleyin ekstralarında çeteler hakkında bir belgesel bulunuyor.

26 Ağustos 2008 Salı

Enes Kanter


kendisini bir türlü izleme fırsatı bulamadım. fakat okuduklarım ve istatistikleri bu adamın ilerde inanılmaz şeyler yapacağını müjdeliyor. son yıllarda kendi yaş grubundan büyüklerle oynamasına rağmen bu kadar dominant bir oyuncu yetişmemişti türkiyede. yıldızlar avrupa şamiyonasında 22.1 sayı ve 16.0 ribaund ortalamayla oynadı. son maçta 28 sayı, 20 ribaund yaparak kapamış turnuvayı. boyu 4-5 santim daha uzarsa 2012 nba draftında ilk 3 te görebiliriz enesi.

burdan kişisel bilgilerine ulaşılabilir;

http://www.fenerbahce.org/kurumsaldetay.asp?ContentID=1830

Milan Baros


zaten türkiye standartlarının çok üstünde olan kadromuzu milan barosu alarak mükemmele ulaştırdık. milan barosun kariyeri ne kadar düşüşte olsa da türkiyede çok iş yapar. hızlı, adam geçebilen top saklayabilen bu adam tam aradığımız tipte oyuncu. inamotolu, fabio pintolu, bratulu, tamaslı özhan canaydın döneminden sonra kewellı, meiraylı, baroslu kadroya terfi ettik. ne kadar teşekkür etsek az adnan başkana. yeni sezonda kimin formasını alacağım da belli oldu. hoş geldin baros.

Milan Guroviç


yeni transferimizin manyak olduğu herkes gibi bende çok iyi biliyordum. manyaklığı ispatlayan bu fotoğrafı yeni gördüm. paylaşayım görmeyenler için.

25 Ağustos 2008 Pazartesi

Tercih Sorunsalı


galatasaray denizli maçında ikinci yarı arda oyuna sağ tarafta başladı. şahsen önceki yıllarda oynadığı bu mevkide rahat olacağını düşünüyordum ardanın. ama arda bu tarafta yapamadı. sola geçerek kewell'la yer değiştirdi. bu değişiklikten sonra kewellda oyundan düştü, kayboldu.
ardayla kewell'ın beraber oynaması zor olacak görüntüsü çizildi bu maçta kafamda. ben ardanın ayhanın yerinde göbekte oynayabileceğini düşünüyorum. bakalım skippe bu iki yıldızdan nasıl maksimum fayda elde edecek. yoksa sol tarafta birini mi tercih etmek zorunda kalacak.


gelelim fenerin tercih sorunsalına. bu oyun sistemiyle fenerbahçenin alex, semih, guiza üçlüsünü beraber oynatması zor gözüküyor. türkiye ligi bir yana eğer bu üçlü avrupada ilk 11 oynarsa fenerbahçenin eski sıfır puanlı günlerine döneceği aşikar. burda aragones nasıl bir tercih yapacak. antep maçındaki gibi semihi kesip guizayımı oynatacak yoksa çift forvetli maldonadoya emanet bir ortasaha mı düşünecek. ilerleyen günler hepsini göreceğiz. antrenörleri son günlerde en çok düşündüren şeylerden biri kadro seçimleri olsa gerek.

24 Ağustos 2008 Pazar

Cumhuriyet Gazetesi Omurgasızlığı


DHKP-C li terörist dursun karataş ın ölümüyle ailesinin verdiği taziye ilanını yayınlamış cumhuriyet gazetesi. bu nasıl bir utanmazlıktır. kendileri kemalist olarak tanımlayan bir gazete nasıl olur da teröristin taziye ilanını yayınlar anlamak mümkün değil. son yıllarda kendilerini milliyetçi(ulusalcı) olarak tanımlayan cumhuriyet gazetesinin gerçek yüzünü görmek için bir fırsat aslında. günümüzde kemalizme tapınanların nasıl 80 öncesi devlet düşmanı ideolojilerinden kendilerini soyutlamadıklarını görüyoruz. ne diyelim tehlikenin farkında mısınız türkiye?

23 Ağustos 2008 Cumartesi

Galatasaray 4-1 Denizlispor


daha önceki postumda belirtmiştim bu sene küme düşme adaylarımdan biri denizlispor diye. denizlispor bu maçta beni şaşırtmadı kadro ve teknik ekip açısından çok zayıf bir takım vardı galatasarayın karşısında. o yüzden skorun normal olduğunu düşünüyorum. gelelim galatasarayımıza. öncelikle şunu belirteyim 4 gol atılmasına rağmen oynanan futbol rahatsız etti beni. bükreş deplasmanı öncesi galatasarayda pek değişen birşey yok. hala pozisyon bulmak zorlanıyoruz. ortasaha forvet bağlantısı kopuk vs vs. lincoln ilk 15 dakika "oynamaya başladı lan bu" dedirtse de ilerleyen dakikalarda eski haline döndü. kewell son yarım saat kaybolsa da umut verdi. ayrıca skippe topalı oyundan almasıyla seyirciden büyük bir tepki aldı. korkuyorum küçük feldkamp olacak diye bu adam. son olarak mustafa denizli acaip kafa şişirdi maç boyunca. işkence gibiydi yorumları. ha unutmadan sürekli seyircinin stadyuma gelmediğinden bahsedildi. bir sürü neden öne sürüldü. neden aslında çok basit. kardeşim sen kıçı kırık denizli maçı için eski açığa 50 ytl fiyat çekersen kimse stada yaklaşmaz. anlamıyorum nedir bu bilet politikası. barcelonayla mı oynuyoruz ali sami yende.

Yunan Müziği


haris alexiou ile hayatıma girdi yunan müziği. bu müziğin içine daha girdikçe inanılmaz yunanca öğrenme istemeye başladım sonrasında yunanistan gezisi bile yaptım. geziyle beraber yunan kültürünüde yakından tanımış oldum.

yunan müziğinde geleneksel diyebileceğimiz türü daha çok seviyorum. rembetikoya bayılıyorum özellikle. rembetiko burdan göç etmiş yunanlıların müziği. daha yakın geliyor ondan rembetiko sevgim galiba. yunan müziğini araştırırken karadeniz müziğini de güzel icra ettiklerini gördüm. karadenizden göç eden yunanlıların bu kadar kültürlerine sahip çıktıklarını bilmezdim önceleri. kemençeyle süper yunanca şarkıları var. ayrıca bizim türkülerin yunanca versiyonlarınıda güzel söylüyorlar. zeytinlide tanışıtığım karadeniz uşağı yorgos da bunu kanıtladı bana. anneden ordulu babadan trabzonlu olan yorgosun karadenizin her özelliğini bilmesi kemençeye bayılması, horon tepmesi onca yıl geçmesine rağmen kültürlerine sahip çıktıklarını gösteriyor. yorgosu bulmuşken yunan müzisyenler hakkında da sohbet ettik tabi. giorgios dalarasın yunanistanda pek sevilmediğini öğrendim. oldukça götü kalkık biriymiş. tabi müzisyenliğine kimse birşey demiyormuş. yunanistanda gelmiş geçmiş en büyük müzisyenlerden birir sayılan stelios kazantzidis hemşerimizmiş orduluymuş gibi bir sürü şey anlattı. bide yunanistanda soy ismi -idisle bitenlerin karadenizli olduğu söyledi. diamantidisi neden sevdiğimi karadenizli olmasıyla açıkladı. ayrıca bana 2 tane natassa theodoridou şarkısı yolladı. yorgosa kanım kaynadı hemen. baya sohbet ettik. yunanistanadönünce bana daha çok yunan şarkısı yollayacakmış onun sözünü aldım. bende yorgosa karşılığında fuat saka filan yollayacam çok seviyo uşak :)

bu türe sempati besleyip ne dinlesem nasıl başlasam yunan müziği diyenlere nacizane bir kaç sanatçı önereyim.

haris alexiou(herkes bilir yunan divası)
natassa theodoridou( süper sesi var aynı zamanda pek de güzeldir)
giorgios dalaras
antonis remos
eleftheria arvanitaki
nicos mihailidis(karadeniz müziği)
stelios kazantzidis
vassilis tsitsanis(rebetikonun babası)
paschalis terzis(rakıyla birebir)

Türkcell Süper Lig


100 günlük hasret sona eriyor bugun. türkcell süper lig start alacak. bu sene oldukça heyecanlı geçecek tahmince lig. üç büyüklerin dışında trabzonspor'un oldukça iyi transferler yaptı. kayserispor gökhan ünal'ı satmasına rağmen yerine premier lig'den nijeryalı aghahowa ve kamerunulu olembeyi transfer etti onlar da ilk 4'ü zorlayacaklar. ayrıca sivaspor geçen sene ki kadrosunu muhafaza edebildi. bunların dışında bursaspor, kocaelispor, antep süpriz adaylarım. şu an ki kadro durumuna göre düşecek takımlar için en büyük adayım ise denizlispor. tecrübesiz bir antrenörleri oldukça genç kadroları var. ekonomik sorunlar sebebiyle iyi transferler yapamadılar. denizli kökenli gençlerle mücadele edecekler. gönlüm galatasarayımızın tekrar şampiyon olmasından yana. kağıt üstünde çok iyi bir kadromuz var. forvet takviyesiyle kadro mükemmeliğe ulaşır. ama lincoln, kewell gibi müzmin sakat oyunucularımızın ne yapacağı çok önemli. kewel'ldan umutlu olsam da lincoln izlediğim maçlarda değişmemiş. hala isteksiz güçsüz lincolndu.

ligde bu sene dikkatle izleyeceğim oyuncular ise;

gökhan emreciksin(ankaragücü)
rodrigo tabata(gaziantep) japon asıllı brezilyalı futbolcu :)
sercan yıldırım(bursapor)
barış memiş(trabzonspor)
aydın yılmaz(galatasaray)

The Man From Earth


14.000 yıldır yaşadığını iddia eden adamla bir grup bilim adamının dialogları üzerine kurulu. üstelik mekan hiç değişmiyor küçük bir oda. 87 dakika boyunca din mitoloji üzerine kafa yorup duruyorsunuz.

üstte ki tanımı okuyup "bu ne lan" demeyin. minicik bütçeyle, yalnızca 11 oyuncuyla çekilmiş böyle sağlam bir film daha yok. filmi izleyip beyin fırtınası yapıyor her insan. keşke bu ilginç senaryo daha sağlam bütçe ve iyi oyuncularla çekilseydi. çok ses getireceğine eminim. "çok film izledim ben abi. yok mu ilginç bir film tavsiye edebileceğin" derseniz. man from earth'ü öneririm.

22 Ağustos 2008 Cuma

Oldboy


my sassy girl'i anlatırken bahsettik biraz oldboy'dan. koreli manyak arkadaşlarımız bu filmin senaryosunu nasıl yazmış anlamış değilim. intikam denilen olgudan büyük haz alan biri olarak. bir intikamı izlerken bu kadar gerilmemiştim. filmin son sahnelerini izlemek gerçekten cesaret istiyor. yönetmenin muhteşemliği burda heralde. gözlerimi kulaklarımı kapatıp öyle izleyecektim filmi. son yıllarda izlediğim en güzel 5 film içerisinde oldboy. izlemeyenler kaçırmasın derim. gerileceksiniz ama değecek eminim bu film.

Elvan Abeylegesse


10000 den sonra 5000 de de gümüş kazandı milli atletimiz. elvan hakkında ki postu 10000 yarışından sonra yazmak için geçiktirmiştim. açıkcası ilk 8'e girmesinin bile başarı olacağını düşünerek teşekkür edecektim kendisine. şimdi kazandırdığı gümüş için teşekkür ediyorum. helal olsun. ayrıca elvanın etiyopya asıllı olması dolayısıyla devşirme sporcu geyiği yapacaklar hiç konuşmasın. çok genç yaşta türkiyeye gelen elvan bizim yetiştirdiğimz sporcudur. abd gibi dünya şampiyonu bernard lagat'ı parayla kadroya katılmamıştır. elvanın başarısına hiç birşeyin gölge düşürmemesi dileğiyle.


not: bu post yazılırken abd basketbolda arjantine tecavüz ediyor. tanrı arjantini korusun.

...

tee anasınıfında başlayan karşı cinsle olan ilişkilerimi gözden geçiriyorum şu günlerde. anasınıfı ve ilkokul çağlarında saç çekmeyle başladı her çocuk gibi benim ki de. fakat o zamanlarda bile kızların saçını çekerken mesafeli olmam çoğu kez utanmam bu günlerimin habercisiydi. genelde ilk aşklar bu dönemde yaşanırken ben önümde oturan sınıfın en güzeline bile aşık olmamıştım. ortaokul yıllarımda küçük çaplı platonik şeyler yaşarken. ilişkilerimde devrim lisede gerçekleşti. ne olduğunu anlayamadan aşk denilen şeyin tam ortasında buldum kendimi. kişiliğim devreye girdi hemen. ilkokuldan belliydi ne olacağım zaten. uzun süre içimde sakladım sevdiğimi ona bir türlü söyleyemedim. aslında sakladığımı sanmışım sevdicek dışında herkes biliyordu ya neyse. sonuçta avazım çıktığı kadar bağırdım ona aşkımı. sonrası malum alkol, üçüncü şahısın şiiri(kaptana allahtan rahmet), mide ülseri.. o günlerden bana yadıgar hala sevdiğimi söylerken zorlanmam. aşık olduğum zaman sevdiceği ulaşılmaz görmemin sonucu galiba bu. o erişilmez olduğundan en azından yakınımda olmasını kaybetmekten korkuyorum. bilmiyorum nasıl yeneceğim bu özelliğimi. kadınlara bakış açım değişmediği sürece bitmez gibime geliyor bu. sevdiğinde senin gibi insan. oda sevilmek istiyor belki filan diyerek rahatlatayım kendimi bari. aslına bu hisettiklerimin çoğunu badakizm başlığında incelemişler ekşide. o yüzden yalnız olmadığımı biliyorum.

edit: çekiniyorum ulan, kendime güvensizim, red edilme korkusunu iliklerimde hissediyorum. ohh be rahatladım.

21 Ağustos 2008 Perşembe

My Sassy Girl


kore sinemasını bana tanıtan film bu. peşinden oldboy'u izlememi sağlamasıyla da ayrı bir yere sahip gözümde. amerikan romantik komedilerinde onlarca klişeyle izleyip; boş aşk kavramlarının saçmalağını gördükçe sıkılmaya başlamıştım bu türden. ta ki bunu izleyene kadar. bilmiyorum belki kültürün yakın olmasından dolayıdır ama aşk denilen kavramı bu kadar iyi anlatan; anlatımı da bu kadar eğlenceli yapan film izlememiştim. tek sevişme sahnesi yok bu romantik komedide. öpüşmeden aşk nasıl anlatılır demeyin. koreliler bunu başarmışlar.ayrıca hayatımda gördüğüm en güzel çekik gözlü insan başrolde. müziklerinden biri en sevdiğim klasik müzik bestesi pachabelin canonu. filme cuk oturmuş bu ikisi. hem müzik hem jin hyun jun. sizde izleyin, izletin. bunun yanında oldboy gibi bir baş yapıt daha çıkarmış kore sinemasını takdir edin bol bol.

Orduspor




24 tane futbolcumuza imza attırarak sezonu açtık. brezilyalı ve ganalı iki tane yabancımız var. oldukça tecrübeli ve kaliteli bir kadromuz oldu bu sene. hazırlık maçlarını izleyen arkadaşlarım söylediklerine göre oyun kalitesi bakımından geçen senenin oldukça üstündeymişiz. ayrıca ganalı jerry akomikko defansı toparlayacak kaliteye sahipmiş. brezilyalı forvet Bruno mezenga ise fm de iş yapan bir adamdı. manager söylüyosa doğrudur diyelim umudumuzu koruyalım. geçen sene ne kadar play off mücadelesi yapsak da oldukça kötü futbol oynayan dar bir kadromuz vardı. bu sene daha umutluyum. ilk 2 ye oynarız gibime geliyor yönetim veya para problemi çıkmazsa. ha unutmadan imza şovu kır düğünü şeklinde gerçekleşmiş garip olmuş biraz. fotoya bakarken bir an gülesim geldi.


bu sene kadromuz;

ORÇUN, AKIN, HALİM, MEHMET AL, HAYDAR KOÇ, AHMET APAYDIN, ERGİN DÖNER, GÜNAY ŞAKAR, HAKAN MACİT, BRUNO, JERRY, HAKAN ÇİMEN, MUHAMMET TÜRKMEN, ALİ KÖKSAL, İLKER ERBAY, MEHMET DELİORMAN, HÜSAMETTİN TUT, MURAT KEFELİ, SERKAN MERÇ, UFUK ATEŞ, AYTEKİN VİDUŞLU, ALATTİN TOSUN, RIDVAN KOÇAK, SERDAR SİNİK




Martina Zubcic


kendisini bronz madalya için dövüşürken görünce anladım ki aslında azizeye karşı içten içe bu hanım kızımızı destekledim. azizenin martinaya vurduğu her tekme içimi sızlattı. azizenin acımasızlığını bir kenara bıraksak martinanın neden tekvandocu olduğunu anlayamadım. çok rahat oyuncu olabilirdi veya içindeki spor aşkını benle evlenip bana kanalize edebilirdi. ahh ahh.

azizeyi tebrik edelim son olarak. aldığı gümüş sonrası helal olsun diyoruz. ayrıca martinacım bu sözüm senin için. azizeye yenildin bırak bu sporu artık. bronz madalya yakışmıyor sana. ayrıca senin güzel suratına tekmeler indikçe içimiz sızlıyor.

Azize Tanrıkulu


şimdiden gümüş madalyasını garantiledi sporcumuz. saat 15'te koreli rakibiyle altın madalya için kapışacak. yarı finalde hırvat rakibi zubcic'in suratına sağlam bir tekme oturtarak 5-3 kazandı. çeyrek finalde dünya şampiyonu amerikalı lopezi eledi. işin ilginç tarafı bahri tanrıkulu yarın lopezin abisiyle karşılaşacak. lopez ailesinin tanrıkulu ailesinden çekeceği var olan bu.

son olarak martina zubcici çok sevimli buldum. azizeden yediği tekmede içim sızladı biraz. pek şeker birşey zubcic.

20 Ağustos 2008 Çarşamba

Gordan Giricek


nba den avrupaya gelen yıldızları gördükçe türk basketbolseverler olarak bunlara özenmemek elde değil. özenti ve kıskançlıkla haberleri takip ederken gordon giricek'in fenerle anlaştığını duyunca oldukça sevindim (kıskançlık baki hala). fenerbahçe türkiye ligini domine edecek euroligde takımını ileri taşıyabilecek bir adam aldı. galatasaray efes pilsenin transferlerini sönük kaldı bir anda. nba'de ne kadar istediklerini bulamasa da giricek'in avrupada oldukça başarılı olacağını düşünmekteyim. türkiye liginin gelmiş geçmiş en büyük skorerlerinden biri olacağı kesin bu adamın.

Altın


ilk altın madalyamız serbest güreşte ramazan şahinden geldi. son maç heyecan içinde altının gelmesiyle kendimi yerlerde buldum sevinçten. dağıstan doğumlu sporumuzu canı gönüldEn tebrik ediyorum. tek altın madalya beklentim kendisindendi. yüzümüzü kara çıkartmadı. büyük ihtimalle son altın madalyamız olacak bu olimpiyatlarda. aydın polatçıdan rengini bilemesem de bir madalya bekliyorum. ayrıca boksta da madalyayı garantiledik. son olarak bahri tanrıkulu talihsiz bir kura çekti. ilk maçını alırsa bir madalyada ondan gelir olimpiyatları böyle kapatırız gibime geliyor.

19 Ağustos 2008 Salı

Zeytinli Rock Fest 2008


gittik gördük 4 günümüzü geçirdik bu festivalde. kısa bir değerlendirme yapmadan olmaz tabi. öncelikle müzikal anlamda bakarsak pentagram, kurban ve ogün sanlısoy'un performanslarını beğendiğimi söyleyebilirim. bir çok grubu dinledik. müzikal anlamda bekleneni verdi diyebiliriz. ayrıca kalabalık grubumuzda portekizli yunan mısırlı arkadaşlarımızın bulunması ortamımıza renk kattı. festivalin eğlence kısmını geride bırakırsak güvenlik ve hijyen açısından sınıfta kaldığını söyleyebilirim. etrafın çöpten geçilmemesi tuvaletlerin oldukça pis olması dışında tecavüz girşimlerini de gördük festivalde. ayrıca 13 14 yaşında yüzü gözü piercingli gençler festivalde göze çarpan diğer şeylerdendi. bu veletlerin ailelerini sorgulayarak dinledim çoğu şarkıyı.

Usain Bolt


tatilde olmam sebebiyle 100 metre finalini canlı izleme şansını kaçırdım. lighting bolt açık ara farkla dünya rekoru kırarak kazanmış. bugun kendisini canlı 200 metre yarı finalinde izledik. 2004 atina şampiyonu crawfordu taşak oğlanı yaparak çok rahat kazandı yine. bu kadar gayri ciddi bir adamın kazanmasına sevinmek istemesem de olimpiyatları phelpsle birlikte şenlendirdiği kesin.


edit: 200 metreyi 19.30 la kazanarak micheal johnson'un rekorunu tarihe gömdü bu adam. koşarken de gayet ciddiydi. insan olmadığı konusunda emin oldum artık.

11 Ağustos 2008 Pazartesi

Tatil


tatil sebebiyle bilgisayarımdan uzak kalacağım bir hafta kadar. tatilin yeni başlayan blog yazma sevdamı azaltmaması dileğiyle. haftaya görüşmek üzere.

An gelir


aşkın her türlüsünü anlatmış, bana aşkın ne olduğunu öğretmişti. üçüncü şahısın duygularını aynısını içinde hissedince birine ellerini tutsam ölsem dedikçe anlarsınız ne büyük şair olduğunu. aslında attila ilhan'ı sadece büyük şair olarak nitelemek çok büyük bir hata. sadece aşkı anlatmadı kaptan. sağı, solu, batıyı, doğuyu yazdı en ince ayrıntısına kadar. türk aydını nedir, nasıl olmalı örneğiydi kendisi. attila ilhan'a yapılan bir diğer büyük haksızlık ona ulusalcı yaftası yapıştırmak. onun ideolojisi ulusalcılık denilen basit şeye indirgenemezdi. o tam bir muhalifti. komunistim derken komunizmi eleştirmekten durmazdı. ismet inönüyü yerin dibine sokmaktan pek çekinmez; küreselleşmenin adı yokken denemelerde buna dikkat çekerdi.

yaşamının son yıllarında kendisini izlemeye, okumaya başlamamı bir kayıp olarak görüyorum. trt2 de yaptığı programı yıllarca izleyenleri kıskanıyorum. son yıllarına da denk gelsem akıcı konuşmasını, engin kültürünü televizyon ekranından görmek avuntu benim için.

son olarak adını mıh gibi aklımıza yazdık. unutmayacağız kaptan.

Jason Williams



nba yi yakından takip etmeye başladığım dönemlerde parladı. kendisi idolümdü o zamanlar. nerdeyse her hafta nba actionda bir iki müthiş hareketini izler aynılarını sokakta yapmaya çalısırdım. yılın ikinci çaylağı ödülünü almıştı carterin ardından. ilerde süper star olacağı filan konuşulurken; her sene performansı gitgide düştü ve miamide izlediğimiz williamsa dönüştü. bu sene avrupaya geleceği konuşulurken clippersla anlaşmış. tekrar eski günlerine dönme umudu olmadığından parasına bakıp marihuanasına takılsın ne diyelim.

10 Ağustos 2008 Pazar

Rusya Gürcistan Savaşı




olimpiyat açılışıyla aynı günde dünya gündemine başka bir haber oturdu. gürcistanın tek taraflı bağımsızlığını ilan eden güney osetyaya müdahale etmesinden bir kaç saat sonra rusya güney osetya topraklarına girerek gürcistana savaş ilan etti. bu savaşta benim anlayamadığım gürcistanın 32 bin kişilik ordusuyla neyine güvenip rusyaya rest çektiği. sonuçta karşısında hala dünyanınn en güçlü devletlerinden biri var. özellikle putinle beraber eski günlerindeki gücüne yaklaşmış bir rusyadan bahsediyoruz. amerikayla olan yakınlığına güvenip savaşa girmek kumardan başka birşey değildi. işte gördük rusyanın blöfü görüp, sert müdahalesinden sonra hem abd hem türkiyeden ateşkes çağrısı dışında bir hareket gelmedi. gürcüler abd den bir müdahale gelmedikçe( ki gelmeyecek) savaşı uzun süre götüremez zaten. en fazla 1 hafta daha sürecek tahminime göre. gürcülerin herşeyi teslim olması çok yakın gözüküyor.


bu savaş sonunda en büyük zarar uğrayacak ülke heralde türkiye olacak. hem bakü tiflis ceyhan boru hattının geleceği tehlikeye girercek. hem de ordusunu eğittiğimiz yegane dost sınır komşumuz paramparça olacak. zaten savaş sınırımızda olmasa bile imparatorluk geçmişimiz gereği hiç bir zaman kafkaslarda, balkanlarda olan savaşlara uzak kalamadık. gürcüler, osetler, abhazlar, çeçenler, adigeler, arnavurtlar, boşnaklar akrabalarımız. milyonlarca vatandaşımızın( buna ben de dahilim) atayurdu bu topraklar. o yüzden tüm temennimiz silahların susmadığı bu topraklara en kısa zamanda barışın gelmesi.

Kötü Haber


ana ivanoviç sakatlığı sebebiyle olimpiyatlardan çekildiğini açıklamış. biz sevenlerini üzüntüye boğdu bu haber. ivanoviç'i altın madalyasıyla poz verirken görmeyi çok istiyodum oysa ki.

9 Ağustos 2008 Cumartesi

İnternetin Aşk Hayatına Etkileri


internetin hızla yaygınlaşmasıyla karşılıksız aşklar da garipleşti. sevilen insana yakın olmak (eğer açılamamışsanız hala) önceleri sohbet ortamında bulunmak arada göz göze gelmekle sınırlıydı. sevdicekle konuşabildiğin o dakikalarda kalp atışların tavan yapar yanında olmasına rağmen alsında sana ne kadar uzakta olduğunu anladıkça kendi kendini yer dururdun. günün onu görmediğin diğer vakitlerinde hep onu düşünür yanında durmasını özlerdin filan falan. peki şimdi öyle mi? önce ıcq sonra msn peşlerinden gelen facebook çılgınlığı derken artık karşılıksız aşkımız bize çok daha yakın. sevdiceği düşünülen en yoğun zamanlarda ( yani gece saatleri akşam evde pineklerken) istediğimiz anda facebookunu açıp resimlerine bakarak hülyalara dalabilir veya msnden "slm nbr" le başlayan dialoglar gerçekleştirebiliriz. tabi bunun kötü yanları da yok değil. msn muhabbetlerinin sıradanlaşmaya başlaması telefon denen olgunun level atlamasına sebebiyet vermekte. internetin bulunamadığı sevdiceğin uzakta olup görülemediği günlerde duyulan özlemin artmasıyla kaçınılmaz olarak telefon akla geliyor fakat artık telefon sıradan birşey değil "eheh sesini duyayım dedim ee napıyosun" la başlayan dialog sürecini yaşamak tabiri caizse göt istiyor. rahatça "ben seni çok seviyorum. seni göremedikçe, konuşamadıkça kafayı sıyırdım arama ihtiyacı hissettim" diyemedikçe telefon ızdırap haline dönüşüyor. internet denen nanenin insan psikolojisine etkisini gördük. hele birde aşkınızı facebook da "in a relationship piçinbiri" şeklinde görürseniz adamda akıl sağlığı bırakmaz.


Diyarbakırspor


türk futbol camiası içinde nefretimi kazanmış nadir kluplerden birirdir. devlet destekli super lige çıkışları sırasında göztepeye yapılan haksızlıklar bir yana; 3 senedir mücadele ettikleri birinci ligde yaptıkları çifkefliklerin haddi hesabı yok. her sene başında "batıyoruz oyuncularımız kaçıyor" diyerek devletten para koparmaya çalışırken bir yandan çatır çatır transfer yapar bu klup. son örneği bu sene gerçekleşti önceki yıllardan yabancı futbolcusuna olan 300 bin dolar borcu yüzünden küme düşme tehlikesiyle karşı karşıya kaldılar. klasik açıklamlar geçikmedi;

Kulübün bütçesinin Mikiç'in alacaklarını ödeyecek durumda olmadığını ifade eden Öktüren, ''Bunu bir tehdit olarak söylemiyorum.
Puanımız silinirse takımın kampını dağıtır, futbolcuları gönderir ve yönetim olarak olağanüstü genel kurulu beklemeden istifa ederiz. Ben, yeni bir sezona eksi 6 puanla başlamam'' dedi.

bu açıklama yapılır bütçenin yetersiz olduğu söylenirken diyarbakırsporumuz transfer bombalarını bir bir patlatıyordu ama. neyse şark kurnazı diyarbakır başkanının restini rifat hisarcıklıoğlu bey gördü. siyasete atılmayı düşünen rifat başkan diyabakıra kol kanat gererek 300 bin ytl yardımda bulundu. diyarbakırın puan silinme ve küme düşme gibi bir problemi kalmadı. hemen açıklamanın akabinde ümit tütünci diyarbakırsporlu oldu.

özellikle geçen sene play off öncesi eskişehir maçına çıkamıyoruz futbolcular grevde haberleri, orduspor mardinspor maçı öncesi ordu mardini satın aldı şeklinde söylemler diyarbakırspor tiksintimi artıran diğer etkenler. bu sene yine son haftalarda benzer açıklamalar bekliyoruz kendilerinden. özellikle devre arası transferi için kaynak yaratma amaçlı "futbolcularımıza ödeme yapamıyoruz nerde milletvekilleri iş adamları" söylemi garanti söylenecek buraya yazıyorum.

İlk Madalya


ilk madalyamızı halterde aldık 48 kilo da sibel özkan çinli sporcunun ardından gümüş madalyayı kzandı. oldukça heyecanlı geçti müsabaka. özellikle tayvanlı sporcunun115 kiloyu kaldırıp ayaklarını kuramamasıyla derin bir oh çektik. 88 doğumlu olup yetiştirme yurdunda büyümüş haltercimiz. zor şartlar altında kazandığı başarısından dolayı tekrar helal olsun diyorum. 2012 londra'da erkek bozması rakiplerini geçeceğine eminim.


not: aynı müsabakada son olimpiyat şampiyonu nurcan taylan sıfır çekerek hayal kırıklığı yaşattı. sakatlıktan yeni çıkması sebebiyle oldukça formsuz olduğu söyleniyordu gözlerimizle görmüş olduk.

Bank Asya Birinci Lig


birinci ligi orduspor'un çıkmasıyla yakından takip eder oldum. 3 senedir yaşanan büyük çekişme, seyirci potansiyeli süper ligde yok. super lig 3 büyük klubun hegemonyasında geçerken bank asya liginde seneye "bu takımlar kesin çıkar" diyebileceğim bir dönem olmadı. süper ligde orta sıralarda gezen amaçsız anadolu takımlarının boş tribunlere oynaması aslında ligin durumunu çok iyi özetliyor. belediye takımı denilen saçma oluşumlar da bu tabloya eklenince tribun kültürü olmayan düşmemeyi hedefleyen takımlardan süper lig geçilmez oldu. birinci ligin çekişmesi ve heyecanı doğal olarak kat kat üstün süper ligden.

bu sene birinci lig yine müthiş çekişmelere sahne olacak yapılan transferler hazırlık maçları öyle gösteriyor. orduspor, rizespor, manisaspor, adanaspor ksk, altay, boluspor, diyarbakır süper lig için bir adım önde gözükse de sezon öncesi konuşmak için çok erken. bu ligde herşeyin olabileceğini göz önünde bulundurmak lazım. temennimiz yine son haftalara kadar heyecanın bitmemesi. tabi orduspor bu heyecandan uzak kalır rahat bir şekilde çıkarsa üzülmem doğrusu. ordusporun direk yükselmesi dileğiyle kapatayım postu. kalbim.in son super lig bileti içi yapılacak play off'a dayanacağını sanmıyorum çünkü.

Milan Guroviç



galatasaray son bombasını basketbolda guroviç'i kadrosuna katarak patlattı. eski formunda olmamasına rağmen türkiyede çok iş yapacağını düşünüyorum. çok önemli bir shooter olmasının yanında poziyonuna göre güçlü fiziği ve savunmasıyla öne çıkıyor. bir diğer öne çıktığı özelliği ise agresif tavırları. ayrıca sağlam bir sırp milliyetçisi. kendisini ateşleyecek iyi bir seyirciyle agresif tavırlarını daha rahat gösterebilir. son olarak mirsad'a şimdiden galatasaray maçında başarılar dilerim. haislip'ten daha agresif bir guroviç karşında nereye kaçacağını heyecanla bekliyoruz.

8 Ağustos 2008 Cuma

Yeni Sponsor


yıllık 15 milyon dolar gibi bir rakam konuşulurken "endüstriyel futbola karşıyım, ali sami yenimi istiyorum" tarzı populist bir söylemde bulunmayacağım. türkiye şartlarında çok iyi bir anlaşma yaptı galatasaray. fenerbahçeyle arasında ki finansal uçurumu kapatmak için büyük bir fırsat. bu anlaşmayla beni korkutan stadın isiminin değişmesi filan değil. mavili türk telekom logosunun formada oluşturacağı iğrenç görüntü. bu iğrenç görüntüyü bozacak tek seçenek firmanın logosunun rengini değiştirmesi ki bunun olacağını pek sanmıyorum. zaten dünyada da pek bir örneği yok. malum firmanın rengi başlı başına bir reklamdır.

7 Ağustos 2008 Perşembe

MTK 0-5 Fenerbahçe


iki takım arasında dağlar kadar kalite farkı olmasından pek zevk vermedi maç. fenerbahçenin lige hazır olup olmadığını bakmak, guiza semih ikilisinin nasıl bir performans sergileyeceğini görmek isteyenleri hayal kırıklığına uğrattı. beni en çok şaşırtan ise alexin oynadığı yer oldu. zaten topla çok oynamayan alexi maldonadonun yerinde oynatmak mantıklı gelmedi bana. alex sürekliliği olmayan bir oyuncu. araya attığı paslar tek hareketle defansın dengesini bozup arkadaşlarını gol poziyonlarına sokması alexi alex yapıyor. bu adamı rakip defans çizgisinden ne kadar uzakta tutarsanız etkinliği o kadar azalacaktır. aragones bunu gerçekleştirmiş. maç boyunca duran toplar dışında pek göremedik alexi. ayağına topu aldığında ise atağın yönünü değiştirmek dışında fazla birşey yapmadı. son olarak 14 milyon dolarlık guizanın arkasında oynayıp yine de 4 gol atan semih kendine hayran bıraktı. topu saklaması, koşuları, bitiriciliğiyle türkiye standartlarının çok üzerinde bir oyuncu olduğu cümle aleme ispatladı. özellikle ikinci golüyle maziye gittik. hagi atardı böyle golleri türkiyede. nerden nereye.

Ordu Giresun Rekabeti


türkiyenin en yaşanabilir coğrafyasının en yaşanabilir iki kenti arasında tatlı bir rekabet var. iki şehrin arasında yarım saatlik bir mesafe var. konuşulan şive, halkın geçim kaynakları doğal olarak birbirinin aynısı. hatta giresundan pek çok öğrenci orduda özel okulda okuyor. her orduspor giresunspor maçı sonrası okullarda "nası bastık ama"ları koridorlarda duymak mümkün.

iki şehrin rekabet ettiği konuların başında futbol ve fındık geliyor. geçen gün giresunlu bir arkadaşımın gönderdiği üstteki resim ve bunla giresunun orduya bastığı anlatma çabası rekabeti gösteriyor sanırsam.

not: giresunun ordudan tek üstün yanının kızları olduğunu söyleyerek bende ufak katkıda bulunayım bu çekişmeye :)

Earl Boykins


avrupa yolunu tutanlara o da katılmış. virtus bologna ile yıllık 3,5 M $'a anlaşmış. yalnızca 1.65 boyunda olmasına rağmen ısınma sırasında bol bol smaç yapan bu adamı abdi ipekçide izleme şansımız da olacak. bologna, fenerbahçe ülkerin grubunda.

Haris Alexiou


sıcaklarla beraber gelen sınav döneminde istanbul çekilmez oluyor. doğal olarak istanbuldan memlekete dönüşümü bayram gibi kutlardım. ta ki harulanın istanbul konserini duyana kadar. metalica'yı judas priest'i kaçırmışım bunlar önemli değil harulayı kaçırmamın yanında. hiç bir müzik beni bu ses kadar etkileyemez. harulanın sesini her duyduğumda nerde olursam olayım çevre bir anda değişir. kendimi deniz kenarında bulurum. hafif rüzgarla deniz kokusu gelir burnuma. beni transa geçiren sesi canlı dinleyemeye bu kadar yaklaşıp kaçırmanın ızdırabını siz düşünün artık. haris alexiou'yu canlı dinleyemeden ölürsem gözüm açık gider buraya yazıyorum.

AÇILIŞ


"haydi bismillah" diyerek açalım blogumuzu. tabi açılışlar ve bismillah kelimesi yanyana gelince ilk resme tayyip beyi koyalım dedik.

yaz tatiliyle fazlaca artan boş zamanları doldurmak için yeni oyuncağım hayırlı olsun. nice postlara diyerek açılışı bitirelim....