19 Eylül 2008 Cuma

Anton Alex Zemlianukhin


19 yaşındaki genç kırgız şu an giresunun göz bebeği durumunda. bu sezon 3 maçta oldukça iyi performans sergiledi. geçen sene taç atarken attığı taklalarıyla konuşulurken bu sezon futbolu da konuşuluyor. performansını sürdürürse seneye süper ligde izleme olasılığımız yüksek anton alex'i. 2012 yılına kadar giresunsporla kontratı var. giresun maddi açıdan iyi bir getiri sağlayabilir. hızı ve teknik kapasitesi üst düzey. azıcık kuvvetlenirse çok ekmek yer süper ligde.

nasıl atletik olduğunu bu resim çok iyi açıklamış.

Ac Bellinzona 3-4 Galatasary


3 5 2 dizilimiyle takımı sahaya çıkaran skibbeye mi kızsam 2.lig ayarında takımdan 3 gol yiyen takımamı dertlensem karar veremedim. tek bildiğim bu maçtan sonra "yendik lan" diye sevinemeyeceğim. 3 lig maçı bir sürü hazırlık maçı ayrupa kupası oynayan bu takım hala oturmamış. kimin ne yaptığı belli değil. kewell, meira, baros oynadıkları maçlarda iyi görüntü çizmelerine rağmen bu takım hala futbol oynayamıyorsa defansı delik deşikse suç skibbenindir. skibbe gidene kadar kanser olmamak adına galatasarayı uefa'da izlemeyceğim. bellinzonaya karşı böyle oynarsak gruplarda işimiz zor. çok maç yapamayız uefa zaten.

18 Eylül 2008 Perşembe

Türkiye 80-64 Belçika


maçı abdi ipekçide izledim. atmosfer süperdi, tribünler doluydu. herkes maça konsantre olmuş fark beklerken ilk yarı savunma yapamayan bir milli takım izledik. pota altını iyi kullanan belçika cemal nalga ve fatih solak'ı 3 faulle benche oturttu. kazanacağımızdan emin olsam da iyi bir milli takım izleyememenin üzüntüsüyle 3. çeyreği izlemeye başladım. devre arasında ne olmuşsa tamamen farklı bir milli takım izledik. süper savunma yapıp çok iyi fast breake çıktık. kerem tunçerinin önderliğinde harlem vari basketbol oynayarak 20 sayı fark yaptık. maçın sonuna kadarda bu farkı koruduk. allah nazardan korusun takımımızı. son yıllarda böyle bir milli takım izlememiştik. herkes görevini biliyor ve elinden gelen her şeyi yapıyor. 2009 da umutluyum bu takımdan.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Augustus Hill


oz dizisinin anlatıcısı tekerlekli sandalyede mahkumiyetini sürdüren abimiz bu. hapisanede ki mahkumların en beyefendisi olmasının yanı sıra diziyi felsefi konuşmalarıyla süsler. özellikle bölüm sonlarında çok sağlam laflar eder. ağzımız bir karış açık izleriz. lostta micheal'ı canlandıran harold perrineau oynuyor bu karakteri.

"seks tatlı ve ölüm acıysa aşk ikisinin karışımıdır. aşk kalbinizi sonsuza dek daima kırar" gibi büyük laflar eder.

16 Eylül 2008 Salı

Efendi vs Piç

yıllardır "olum piç olacaksın her hatunu elde edersin" temalı geyikler döner çevremizde. zaman zaman ucudan bucağından katılırız bizd e bu sohbetlere. tamamen doğru diyemekse de bu tez genel geçer sonuçlar veriyor. benim görüşüm piçlerin avantajlı olduğu yönünde . sebebinin maskulen tavırlar olduğunu düşünüyorum. maskulenlik kadınların söylemlerinde kaba, itici şeklinde tanımlanıyor ama kazın ayağı öyle değil. örnek vermek gerekirse aynı anda iki kızla takılıp diğer yandan çevresindeki kızları kendisine bağlamaya çalışan piç bir arkadaşımız oldukça sert hareketlerle kadınları yamacına yamacına çekerken efendi adamımız sevdiceğe çin vazosu gibi davranır. dokununca kırırlır, çizilir diye eli ayağı titrer. sonuş gayet basit piç adamımızın çevresi hatundan geçilmezken efendi adam sevilene bile dokunamaz. aslında efendi vs piç tartışmaları bir yana ilişkilerde önemli olan dış güzellik. piç olsan da efendi olsan da elin ayağın düzgünse kaybetme ihtimalin az. piçlik güzelliğe yardımcı olur. hem piç hem yakışıklıysan kadının yanında başka kızlara da asılsan herkese kur da yapsan. "ayy çok ii çocuk" oluyorsun zaten, gözleri bağlanıyor kadınların.

Otobüste Yer Vermeyen Gençlik


istanbul'a yeni geldiğim zamanlarda bu gençliğe dahil değildim ben. sahil kasabası denilebilecek ufak anadolu sehirden koskoca istanbula gelmişiz. alışma dönemi yaşıyoruz. cevizlibağdan ,cevizliye gidebilmek için 500t denilen illetle tanışmamda tam bu zamanlara denk geldi. ilk duraklarda otobüse bindiğim için yer sorunu yaşamadan güvenli bir yere oturdum. malum güvenli yere oturmak önemli. istanbul'a gelmeden önce bilimum akrabanın benzer uyarılarıla karşılaşmıştım. "istanbulda adamın çaktırmadan donunu bile çalarlar" gibi. otobüsümüz dünyaları dolaştığı için her durakta onlarca insan daha aramıza katıldı durdu. sıkış sıkış ayakta duran yaşlı insanlar baygın bakışlarla yer dileniyordu oturanlardan. oturanların çoğu uyuma numarası yaparken bir kısmı müzik dinlerken camdan dışarıyı seyrediyor. herkes ortamda her an bayılacak numarası yapan yaşlılara ilgisiz davranıyor. ben hariç ama. vicdanımın sesini dinlemeye karar veren ben, bu duruma bir dur demek için yerimden kalktım. büyük bir nezaketle "teyzeceğim yargunsunuz oturun" derken. arkalardan gelen iki adet pazar fileli teyzemiz boşalan koltuğu kapmak için yerimi gösterdiğim teyzeyle büyük mücadeleye giriştiler. "ay çekil be" denilerekten teyzeler tarafından itiklenmem; yer gösterdiğim teyzenin beni azarlaması da tuz biber oldu olaylara. yaşadığım bu travmalardan sonra doğal olarak otobüste yer vermeyen gençliğe dahil oldum. hatta süper uyuma numarası yapmayı öğrendim. kulaklığımı da yanımdan eksik etmiyorum. ortamdan kendimi soyutlamak için müzikğin kollarına bırakıyorum kendimi. sonradan otobüste konuşulan telefona müdahele eden amcalarla da tanıştım. istanbul'da yaşlıların agresifliklerine tanık oldukça yaşlılardan soğudum. allah razı olsun evladım diyen söyle pamuk yüzlü nineler, ak sakallı dedeler nerde lan burda.

15 Eylül 2008 Pazartesi

İstanbul


bir öğrenci için yaşaması en eğlenceli yer derler. bir sürü sosyal imkan vardır. istediğin zaman boğaza bakar içersin, istersen maça gidersin. bunlara bakıp "oo my gosh" istanbul müthiş bir kent derler genelde. herkes aşıktır istanbula. ben değilim ama kardeşim. kışın buz gibi olur yazın cehennem sıcağını taa beyninizin kıvrımlarında hissedersiniz bunu kimse söylemez mesela. binlerce çeşit tipte insan yaşar. herkes farklı tepkiler verir. trafik hep gerilimlidir. kalabalıktan adım atılmaz. sahilde sevgilinle otursan 3 apaçi, 5 dilenci biter başında. evet benim istanbulum bu. kalabalıklardan nefret ediyorum. benim şehrimde kafa dinlenilecek herkes birbirini tanıyacak. denize karşı otururken bir ben bir de sevdicek olacak. istemiyorum bağırışan satıcıla. sıcaktan terlemiş, koşturmaktan bıkmış insanların arasında otobüs yolculukları.

Şimdi Okullu Olduk


yeni eğitim yılı bugun başladı cerrahpaşa tıp fakültesinde. hiç özlemediğim okuluma kavuştum. eğitim sistemi baştan aşağı değişmiş okulda. vizeler 1 haftaya sıkıştırılmış. üst sınıflardan dersler gelmiş 1. ve 2. sınıflar komite sistemine geçmiş.. bunlar gibi birçok değişiklik var. iyi mi, kötü mü oldu onu ilerleyen aylarda görececeğiz ama bildiğim tek birşey varsa oda okulumdan tiksindiğim. nefretle bakıyorum herşeye. 10 temmuzda kapanıp beni temmuz ayında intahara meyilli yapması bir yana. 3. sınıf oldup ama hala niye bu okula geldiğimi sorguluyorsam işim zor benim. istanbul zaten inanılmaz sıcak hayattan tiksindim. allahım kurtar beni.

12 Eylül 2008 Cuma

Kene Tezahüratı


yaratıclık konusunda sınır tanımayan tribüncü arkadaşlarımız keneler başta olmaz üzere tsubasa, jetgiller, ninja kaplumbağalar, sivrisinekler hatta şirinlerin da dahil olduğu bir tezahürat hazırlamış. ağır argo içeriğe sahip ama oldukça yaratıcı olduğunu söylemezsek haksızlık olur. ayy ben küfür sevmiyorum dinlemem diyenleri uyaralım dinlemeyin ve bu postu okumayın. tabi kendinizi zorlayıp dinlerseniz; bu yaratıcılığı kaçırıp pişman olmazsınız. koptum dinlerken, özellikle tsubasa sivrisinek kısımları öldürücü :)

sözleri burda

ses kaydı ise burda

11 Eylül 2008 Perşembe

Türkiye 1-1 Belçika


yazılacak pek birşey yok yine kötü futbol, oldukça sıkıcı geçen pozisyonsuz bir maç. klasik türk takımı gollerinden birini yedik. sonra doldur boşaltla maçı almaya çalıştık. özeti bu maçın. belçika defansı çok kötü 5 atarız diyenleri dün ne düşündüler bilemeyeceğim. vincent kompany defans olduğu sürece belçika defansına kötü diyemeyiz bunu gördük. dün hatasız oynadılar. işimiz oldukça zor görülüyor bu futbolla. ispanya maçına kadar puan kaybetmesek biraz umutlu olurdum belki.

Türkiye 77-62 Fransa


son yıllarda gördüğüm en ateşli savunma yapan milli takımdı. böyle savunma yapınca maçı kaybetmek zor oluyor. hücümda da içeri iyi top indirip kritik anlarda üçlükleri sokunca fark kaçınılmaz oldu. kerem tunçeriye ayrı bir parantaz açmak lazım. neden milli takımda olması gerektiği anlatırcasına oynadı. ön alanda süper savunma, yapıp hücumü çok iyi yönlerdirdi. takımımız bir diğer güzel özelliği ise herkesin görevini çok iyi bilmesi. skoru çok iyi paylaşıltık. hidonun takımın lideri olduğu kabullenilmiş. hidoda görevini çok iyi yapıyor. kritik anlarda skor yaptı yine dün. ayrıca oynamaktan çok takımı oynatıyor. içerdiki uzunlara güzel toplar indirdi. cumartesi günü ukraynayı yenersek gruptan çıktık diyebiliriz. polonya biletini şimdiden aldık sayılır ama büyük konuşmalayalım ukrayna maçını bekleyelim.

10 Eylül 2008 Çarşamba

İçli Köfte



çocukluğumun bir kısmının güneydoğuda geçmesinden midir bilmem bölge mutfağın karşı aşırı bir ilgim var. tabi bunda ayşe teyzenin yaptığı inanılmaz yemeklerin katkısını söylemeden geçmeyelim. bir karadenizlinin kendi memleketine ait herhangi birşeyi kötülemesi zor görülür. içim acıyarak bende yapacağım bunu. karadeniz mutfağının çok tırt olduğunu düşünen bir insanım(oh be itiraf ettim :) . milyon çeşit etli, hamurlu yapımı uğraştıran yemeklerin yanında, milyon çeşit ottan yapılan yemekleri kıyaslayınca bu sonuca vardım. çeşit çeşit yemeklerin içinde güneydoğu mutfağının yeri midemde ayrı olan yemeklerinden sadece biri de içli köfte. ayşe teyzenin yaptığı köftelerle başlayan içli köfte aşkım, yıllar geçip ben güneydoğudan uzaklaştıkça büyüdü. nerde bulsam deli gibi yeme seviyesine geldi. geçen sene istanbulda yüklüce bir miktar para dökmüşlüğüm var onbeş tane içli köfteye. işin özü iftar saati yaklaşmışken bir anda aklıma geldi bir iki birşey yazayım dedim. son olarak evleneceğim kız bu yemeği müthiş yapmalı bu şart. bilmiyosa bile öğrenmeli. yoksa evlenmem gider antepli bir kız bulurum yazıyorum buraya:)

Erkan Oğur


ne desek boş çağının çok üstünde bir insan. ekşi sözlükte guru benim için yunus emre, karacaoğlan neyse erkan oğur da odur demiş. bunun üzerine birşey söylenmez ama yine de bir kaç kelam edelim. dünyanın bu en mütevazi insanı hakkında yorum yapmak zor. sadece şunu söyleyeyim. zeynep'i dinledikten sonra zeynep isimli sevdiceğim olsun istedim hep. bir insan türküye bu kadar ruh katar. fiederich nietzsche, "bir sanatçının işi konuşmaya başladığı zaman kendisi susmalıdır." diyor. erkan oğur bunun örneği katıldığı tv programlarında, konserlerde zor konuşuyor. mahçup oluyor kendisini övenlerin yanında. bunu bilmeme rağmen en çok istediğim şeylerden biri uzun uzun oturup konuşmak erkan babayla. dünyalar benim olur bir kere sohbet etse benle.

9 Eylül 2008 Salı

İkue Ohtani


animelerde ki karakterlerin sesleri oldukça sevimlidir veya baba karakterlerin süper karizma sesleri vardır. fakat ne yazık ki bu karizma seslendirmeleri yapanlar oldukça ezik japonlar. böyle tipsiz ufak tefek adamlar. sevimli tarafına gelirsek gerçekten sevimli seslendirmeciler var. pikachuyu seslerdiren japon arkadaşımız da böyle. o sevimli ses ancak böyle bir japondan çıkardı. al evine besle sana pikachu filan desin. bu videodan izlenebilir kendisi.

8 Eylül 2008 Pazartesi

Karadeniz


bu denizin kıyısında büyüdüğüm için şanslı olduğumu düşünüyorum. erken çocukluk dönemimin bir kısmını güneydoğuda geçirdim. belki de buranın denizi, yaylasını sevmemin en büyük nedeni bu. memur anne babanın görevi sebebiyle ilkokul birinci ve ikinci sınıfı batmanda okudum . okullar kapanınca gelirdik memlekete. yazın bitişiyle dönüş olurdu. denizden yayladan ayrılmanın verdiği acı buraya sevgimi artırdı diyebilirim. bir düşünsenize yaz boyu dalgalarıyla oynadığın yaylasında sisin içinde kaybolduğunuz yerden bunaltıcı sıcağın, ölüm korkusun olduğu yere gidiyorsunuz. allahtan fazla kalmadık anne babanın tayini memlekete çıktı kavuştum denizime.

yaşınız büyüdükçe çoğu karadeniz genci ayrılıyorsunuz bölgeden iş bulmak için yada eğitim sebebiyle bizde yaşadık ayrılığı şimdi yine tatilden tatile görebiliyoruz yeşilini mavisini. ama olsun. ünyesinden hopasına türkiyenin en güzel doğasında güzel insanlarının arasında büyüdüm. teselli oluyor bu. çok özlüyorum evet. keşke diyorum eskisi gibi istediğimiz zaman giresunlu arkadaşlarla gezmeye kaleye gitsek. okuldan kaçıp boztepede hamsi ızgara yapsak. dertlerince deniz kıyısında köpek öldüren içsek. olmuyor üniversitede sınıflar artıkça tatil kısalıyor. arkadaşların yazın staj yapıyor, işe girip çalışıyor. eskisi gibi "lan bugun tekneyle açılacaz saat birde limanda ol" denilmiyor. ama şuna eminim okul bitsin dönecem memlekete. okulun bitmesi, uzmanlık, zorunlu görev derken yıllar geçecek olsa dahi.


not: posttaki foto bizzat kendi köyüme aittir. bizim evin camından çektim :)

Rubailer

beğendiğim iki rubaisini koyayım hayyamın. biri varolmakla ilgili diğerini aşkla ;

ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.

**************

hem sana el değdirmeğe elim varmaz,
hem sensiz aldığım nefes, nefes olmaz:
bir garip dert bu, kimseye de açılmaz:
bir zehir zakkum ki tadına da doyulmaz.


ömer hayyam

7 Eylül 2008 Pazar

Orduspor 1-0 Boluspor


--------------Akın------------------
---Haydar---Akaminko---Macit---İlker-
--------------Aytekin------------------
---Serdar---------------------Deliorman-
---------------Fatih------------------
----------Ufuk---------Bruno--------

ilk onbiriyle sahaya çıktık. iyi futbol oynadı orduspor. hakem tolga özkalfa rezaletti tek kelimeyle. maçın kopmasını engelledi. golümüzü brezilyalı bruno frikikten attı. oldukça uzun mesefaden doksana astı. brunonun fizik gücü oldukça yüksek. yanında oynayan ufuk ateş hazır olursa çok can yakarız bu ikiliyle. bruno cem kargına top göstermedi maç boyunca fiziği kullanıp aldı hava toplarını. kalecimiz akın, deli şenoldan çok güven verdi bana. jerry ve macit defansta iyiydiler. aytekin orta sahayı toparlayan isimdi. burda serdar sinik'e ayrı bir parantez açmak lazım. adam bolusporun sağ kanadı tek başına bitirdi. çalımlar, ortalar derken oyundan düştü bolunun sağ beki. biraz topla fazla oynuor tek sorunu o. fizik açıdan pek iyi değiliz ordusporda gördüğüm eksik bu. ilerleyen haftlarda bu eksiğimizi kapatıcağımızı düşünüyorum. teknik direktörsüz, klüp başkansız orduspor 3 puan alarak sevindirdi bizleri. haftaya rizeden iyi sonuçlar alır bu takım yazıyorum buraya.


golü burdan seyredebilirsimiz

2008 Belçika Gp



son yıllarda izlediğim en heyecanlı yarış oldu. son 4 turda yaşananlarla efsane 2000 belçika gp bile yanında sönük kaldı bu yarışın yanında. raikonenin buz adam adam lakabını hak etmiyor. hamiltonun önüne tekrar geçtikten sonra yaptığı 2. hatayla yarış dışı kaldı. hamilton şimdiden çok büyük sürücü olduğunu kanıtladı tebrik etmek lazım. gözler rain man schumiyi aradı. schumi olsa nasıl bir yarış olurdu düşünmesi bile güzel.

yarışın sonucu ilk 10 pilot;

1 Lewis Hamilton McLaren
2 Felipe Massa Ferrari
3 Nick Heidfeld BMW
4 Fernando Alonso Renault
5 Robert Kubica BMW
6 Sebastian Vettel Toro Rosso
7 Sebastien Bourdais Toro Rosso
9 Heikki Kovalainen McLaren
10 Timo Glock Toyota

Aydın Doğan vs Recep Tayyip Erdoğan


dün başbakan üsküdarda aydın doğanın ismini verip suçlayarak savaşı başlattı. aydın doğan hürriyet gazetesinden iddialara cevap veri;p bir sürü belge ortaya çıkardı. 2003 seçimleri sonrası başbakanın yanında yer alan doğan grubu artık akpye cephe almış durumda. en kısa zamanda birbirlerini yok etmeleri dileğimiz. böyle birşey olması zor görünüyor o ayrı. tahminimce iki üç ihale doğan grubuna verilir; anlaşmalar imzalanır, sesi kesilir aydın beyin. hayırlısı diyerek kapatayım postı.

6 Eylül 2008 Cumartesi

Ermenistan 0-2 Türkiye


insanı futboldan soğutan maçlar olur ya. bu maç da öyleydi. rezalet zemine poşetleri havalarda uçuşturan rüzgar eklenince, kör döğüşü dışında birşey izleyemedik. zaten maçın siyasi önemi filan boğuyordu bizi bir yandan. puan kaybetmeyip bu iğrençliği kazandık tek sevindiğim o oldu. ermenileri marşımızı ıslıklardıkları ve poşetlerine sahip olamadıkları için ayrıca kınıyorum.

Ordu


istanbula dönmeye sayılı günler kala koyayım resmi bloga. istanbulda bakar bakar iç geçiririz artık.

5 Eylül 2008 Cuma

Yazılmak?

benim gibi karşı cinsle ilişkilerde çekingenseniz bilirsiniz. en zorlanılan şeylerin başında hoşlanılan kişiyle gelişen samimiyeti hoşlandığı belli etme seviyesine çıkartmak gelir. yazma diye tabir edilen bu şeyi çevrenizde çok rahat yapan insanları gördükçe "ulan neden ben yapamıyorum" diye soruyordum kendime sık sık. geçen gün internette dolaşırken bunun hakkında bir makale okudum. bilim adamları üşenmemişler. kafa yormuş, oturmuş makale yazmışlar(işleri güçleri yok heralde). güçlü(kişilik bakımından) annelere sahip bireyler kadınları daha üstün insanlar olarak gördüklerinden ilerleyen zamanlarda zorlanıyormuş ,ana tema bu. işin bilimsel yönünü bir kenara bırakırsak. benim zorlanma sebebim yazma eylemi gerçekleştirilirken hoşlanılan kişiye rahatsızlık verdiğimi düşünmem. düşünsenize kız sizin arkanızdan "her msni açtığımda damlıyo bıktım yaee", "dibime düşecek yeter artık" filan diyor. dünyada cehennemi yaşar insan aman tanrım.

Ermenistan-Türkiye

Ermeni dış politikasını gayet iyi anlatmış bir karikatür. maça saatler kala koyayım dedi :)

4 Eylül 2008 Perşembe

Cumhuriyet Halk Partisi


tsk'nın ergenekon zanlılarına yaptığı ziyareti önemli bir girişim olarak nitelendiren değerli partimiz; abdullah gül'ün ermenistan ziyaretine de yorum getirmiş. deniz baykal gitmişken soykırım anıtına da çelenk koyun demiş. ermenistan ziyaretini eleştirirken böyle kaba bir üslup chpnin ne kadar basit faşizan sloganlarla siyaset yaptığını gösteriyor. abdullah gülün yaptığı diplomatik bir fiyaskodur bunu ben de kabul ediyorum ama muhalefet basit sloganlarla yapıldıkça birşey yazmadan duramıyor insan. bu açıklama tsk ziyaretinden sonra gelince hele.

ermenistan ziyaretinin gürcistanın ezilmesi sonucunda bakü tiflis ceyhan boru hattının tehlikeye girmesiyle gündeme gelmesi garip geldi bana. yoksa bakü erivan ceyhan boru hattı mı düşünülüyor acaba demeden duramıyorum.

Audrey Tautou


audrey isminde mi bir ayrıcalık var anlamıyorum. audrey hepburn gibi audrey tautou'da hem sevimli hem güzel olmayı başarıyor. amelie filmiyle müthiş güzel kategorisine yükseldi benim açımdan. sonraki filmlerinde bu güzelliğine yaklaşamadı ama olsun. kocaman siyah gözler, küt kesimli saçlarlarla bütünleşmiş beyaz ten, küçük bir burun tautoudan sonra fransız kadınının tanımı oldu. blogu okursa çok değerli bir arkadaşımı da fransız kadınlarına benzettiğimi tautounun özelliklerini taşıdığını söylemeden geçmeyeyim :)

3 Eylül 2008 Çarşamba

İlker Başbuğ


bugun kocaeli garnizon komutanı korgeneral galip mehdi'nin ergenekon zanlıları hurşit tolon ve şener eruygur'a yaptığı ziyaretle ilker başbuğ'un ergenekona bakışını anladık. büyükanıt paşa gibi hükümetin paralelinde bir siyaset izlemeyecek tsk 2 yıl boyunca. görevi devralırken yaptığı konuşmalardan belli oluyordu zaten. kendisinin son eylemlerinden sonra ulusalcı tayfanın bayram yapacağı kesin gibi. şimdiden başbuğ paşanın tskda aranan kan olduğu konuşuluyor ulusalcılarımızca. ulusalcıları çok eleştiriyorum ama ulusalcı tayfanın haklı olduğu yerlerde var. mesela bende ergenekon denilen örgütün şişirilmiş olduğunu düşünüyorum. derin devletin ulusalcıların elinden alınıp akp zihniyetine devri sadece haklılar. bunu düşünmem tsk'nn türk siyasetinde aktif rol almasını isteme değil. mümkün olduğunca demokratik özgür bir türkiye arzum fakat ülkemde çıkar grupları arasında çatışma bitmedikçe olmayacak bu. neyse ilker başbuğa görevinde başarılar dileyerek kapatalım postu. ulusalcı-akpli, türk-kürt çatışmalarının olmadığı bir ülkede tsk'yı yönetmesi temennimiz.

Orduspor'da Yönetim İstifa Etti


benim için şok gelişme oldu. maddi kriz olduğu biliniyordu ama bu kadar erken beklemiyordum istifayı. ilk defa çok iyi bir kadro kurduk. üzücü gerçekten yıllardır bank asya liginde kafaya oynayan klubun bu hale düşmesi. seyirci ortalaması en yüksek kluplerden biri olmamıza rağmen neden böyle olur anlamış değilim.



Bank Asya 1. Lig'de mücadele eden Orduspor'da, yönetim kurulunun olağanüstü kongre kararı aldığı bildirildi.

Kulüpten yapılan yazılı açıklamada, yönetim kurulunun Vali Ali Kaban ile yapılan görüşme sonrası olağanüstü kongre kararı alındığı belirtildi.

Açıklamada, ''Gelinen noktada yaşanan olumsuzluklar, yönetimin oluşumu aşamasında verilen vaatlerin yerine gelmemesi ve bu yönetime destek olunmaması nedeniyle Ordu Valisi Sayın Ali Kaban ile yapılan görüşmeler neticesinde, Sayın Valimizin de Orduspor'u yeni oluşumlara teslim edilmesi gerektiğini belirtmesi üzerine, Orduspor'un istikbalinin karartılmaması için yönetim kurulumuz seçimli olağanüstü genel kurula gitme kararı almıştır'' denildi.

Audrey Hepburn



bana göre dünya üzerinde yaşamış en güzel kadın. güzellik ve zerafetin birleşmesiyle oluşmuş. melek gibi kısaca. kendisiyle tanışmak istemezdim, onu belirteyim. ölümüm onu yüzünden olurdu biliyorum.

2 Eylül 2008 Salı

Masumiyet Müzesi


orhan pamuk'un son kitabını bu hafta okudum. hakkında birşeyler yazmadan olmaz. orhan pamuk kitaplarını okurken genelde sıkılan biri olarak bu aşk romanını hızlıca bitirdim. orhan pamuk saplantılı aşık nasıl olur, aşık olan insan nasıl düşünürü çok güzel betimlemiş. 70'erin politik ortamına göndermelerde bulunmuş. ayrıca kitapta geçen nesneleri orhan pamuk biriktirmiş. bu nesnelerden kitapla aynı adla bir müze açacak 2010 yılında. kitapta müzeye beleş bilet de bulunuyor. oldukça orjinal fikirden dolayı orhan pamuğu tebrik etmek lazım. dünyada bunun bir örneği yok sanırsam. orhan pamuğun siyasi fikirlerinden nefret etsem de edebiyatını takdir edemeden duramıyorum. dünya çapında bir edebiyatçı olduğu inkar edilemez. son kitabı ve müze fikriyle ispatladı bunu.

Silent Hunter 3


ramazan ayındaysanız ve okul yoksa yapılacakların başında oyun oynamak geliyor. açlığınızı hissetmemek için başında uzun süre oturulacak içinde kaybolunacak bir oyun lazım. fm bu işi çok iyi yapardı fakat yeni fm'yi beklerken eskisine bakasım gelmiyor pek. bende bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine silent hunter'a başladım. zaman geçirmek oldukça ideal oyun olmuş bu denizaltı simülasyonu. her görev oldukça uzun sürüyor. gerilim zaman zaman oldukça yükseliyor. destroyere attığınız torpido hedefi bulmazsa müthiş bir stres yaşıyorsunuz. aynı zamanda süper görüntüler yakalıyorsunuz atlantikde dolanırken. gün batımını izleyip zevk alabilirsiniz. bunun yanında batırdığınız gemilerin tonajıyla doğru orantılı olarak reown puanı kazanıp bunlarla yeni model denizaltılara alıp; mürettebatınıza daha tecrübeli askerleri dahil edebiliyorsunuz. benim gibi ramazanda ne yapcak açlığı nasıl unuturum diyenlerdenseniz silent hunter serisi bu soruna çözümgetiriyor.


1 Eylül 2008 Pazartesi

Serkan Kurtuluş Galatasaray'da


barışın ayak tarak kemiğini kırıp 3 ay sahalardan uzak kalacağı haberinden sonra serkan kurtuluş transferi gerçekleşti. geleceği parlak oyunculardan biri olarak gösterilen 90 doğumlu oyuncuyla 5 yıllık sözleşme imzalanmış. abisinin futbolculuğunu beğenen biriyim ayrıca izlediğim bir iki maçta dikkatımı çekmişti oldukça umutluyum kendisinden.bu transfer sonucunda tobias gerçek yerinde oynayabilecek. ayhan eziyetinden de kurtulmuş olcağız. bir taşla iki kuş vurdu galatasaray. son olarak 90 doğumlu olmasıyla kendimi iyice yaşlı hissettim. hangi arada büyüdü topçu oldu bu nesil. yaşıtlarıma genç futbolcu tanımlaması yapılması azaldıkça depresyona gireceğim ilerleyen zamanlarda galiba.

Michael Skibbe


hazırlık maçları da dahil hiç bir maçta galatasarayı hazır göremiyorsak suç bu adamındır. takımda kondisyon yok, pas yapamıyoruz, ileri çıkıp pozisyon bulamıyoruz. 2 ay boyunca naptın skibbe efendi. geçen senenin sonlarında çatır çatır futbol oynayan bu takımdan defanstan top çıkaramayan bir takım yarattın. denizlispor gibi zayıf bir takıma karşı bile futbol oynayamadı galatasaray. skibbeden bir cacık olmayacağı çok net. hiç soğukkanlı düşünmüyorum. evet kelle istiyorum. bu adamın savunulacak bir yanı yok. en kısa zamanda almanyaya dönüşünü görürüz inşallah. yol yakınken gs yönetimi "teknik direktör seçiminde çok büyük bir hata yaptık" deyip postalamalı skibbeyi.

sözlükte steau maçı sonrası bunları yazmıştım skibbe için. bugun yine aynı tabloyu sergiledi galatasaray. tek forvetle oynayan eksik kayserispora karşı 2 önlibero ilerde ümit karanla oynadı. sonuçta kısır bir maç oldu. de santisin çıkardığ top olmasa olmasa kaybetmiş bir galatasarayı yorumlayacaktık. bir puana razı olmuş galatasarayı yorumluyoruz. ilerleyen zamanlarda galiba yeni antrenör göreceğiz galatasarayda.yönetim kenarda oyunu okuyamayan müdahalede bulunmayan bu adama tahammül edemeyecek gibime geliyor.