28 Ekim 2008 Salı

Yassak Kardeşim



güzel ülkemin güzel savcılarına teşekkürler bize özgürlüğün ne demek olduğunu anlattıkları için.

23 Ekim 2008 Perşembe

Fenerbahçe 2-5 Arsenal


arsenale verilen 1.7 oranının oldukça abartılı olduğunu söylemiştim önceki postta. formsuz fenerbahçenin semih guiza alex üçlüsüyle ilk 11 çıktığı maçın fark olcağı belliydi. tek topta arkaya sarkan ,kısa paslı yardımlaşmalı oyun oynayan arsenale karşı önde oluşturulan savunma hattı zayıf bir orta saha kurgusuyla sahaya çıkarsan az çok olacaklar bellidir. dedenin ne yapmaya çalıştığını anlamak zor bu yüzden. bir diğer anlayamadığım nokta fenerbahçe taraftarının guizaya, alexe sevgiler yollarken volkana verdiği aşırı tepkiler. birbirinden kolay golleri kaçıran guiza işini yapamıyor fakat beyefendi show amaçlı yaptığı iki üç koşudan sonra tribünlerden büyük destek alıyor. alex her önemli maçta olduğu gibi 3. sınıf topçular gibi en ufak ses yok yine tribunlerden. kabakta bizim gerizekalı volkana patlıyor. fb taraftarı oyuncularında suç arayacağına dünyanın en kolay fark atılabilecek kadrosunu sahaya süren aragonese baksın onu geçtim milyon dolarlar harcayıp birbirinden kötü transfer yapan kadro derinliği olmayan takımın mimari aziz başkana çemkirsin. bide unutmadan şunu söyleyeyim fb arsenalin ikinci yarı sakatlık korkusu yatmasına dua etsin yoksa 7 8 çok rahat gelirdi. aragones gitmesse eğer emirates de yeni bir tarih yazılabilir yine bir türk takımı tarafından.

21 Ekim 2008 Salı

Fenerbahçe-Arsenal


arsenal galibiyetine iddaa 1.70 oran veriyor. bahisçiler kaçırmasın derim. tek maçlık oynanabilse 1000 ytl koyardım arsenal üzerine. burdan çukurova grubuna da sesleneyim iddaa yı batırmak mı istiyorsunuz kuzum? 1.70 oranı görünce gözüm handikap filan aradı bulamadım manyak mısınız siz :)

9 Yıl Sonra


formula 1 i 97 sezonunda izlemeye başladım. oldukça kopuk zamanlarla rastlarsam cine 5 ten izliyordum. o sezon pazar günü evde otururken denk geldiğim yarışlardan biride jerez'di. yarışı önde götüren kırmızı arac geçileceğini anlayınca diğer aracı yarış dışı bırakmaya çalışmıştı.3.sınıfa giden ben gayet sinirlenmiştim bu olaya. kırmızılı schumiydi. o günden sonra hiç bir zaman sevmedim ferrariyi. y.arış sonunda şampiyon villeuneve olsa da benim f1 de tutacağım takım belliydi artık süper metalik rengi karizma pilotlarıyla double yapmış mclaren mercedes. ondan sonra peşpeşe gelen 2 pilotlar şampiyonluğu daha da bağladı beni takıma. sonrasın acıyla geçen yıllar ferrarinin ezici üstünlüğü falan derken. 9 yıl sonra yeniden şampiyonluğa adayız. geçen senenin talihsiz brezilya gp si gibi olmayacak bu sefer. hamiltonun elindeki sampiyonluğu kırmızılara vermeyeceğini düşünüyorum. ama bir kırmızı gelip hamilton a çarparsa iş değişir. alışkınlar bu gibi çirkefliklere.

Yer Yarilsa Da İçine Girsem Denilen Anlar #4

daha geçen hafta yaşadım bir tane daha. vural ali vural'ın(google da ararsa kendini, gelsin bloga:) dersindeyim. beyefendinin ilk dersi olduğundan göz dağı veriyor herkese. nasıl tanınan biri olduğundan filan bahsediyor. bende amfinin en arkasında dinliyorum salvoları. tam bu sırada vav hocamız duruyor gülümseyen bir hanım kızımızı neden güldün diyerek ayağa kaldırıyor. öğrenci kem küm tabi. bu sırada vav kıza saydırmaya başlıyor. kızım zaten beton gibi suratın var sebebsiz yere gülemezsin. bazı insanlarda gülümseyen bir yüz ifadesi olur sende onun olmasına imkan yok filan diyerek kızcağızı yerin dibine sokuyor. bende arkadan dehşeet içinde dialogu( aslında monolog)dinliyorum. kızcağızı arkadan gördüğümden kim olduğunu çıkaramıyorum. merak içindeyim kim diye. sonra ders bitiyor dışarı çıkıyoruz tartışma bölgesine daha yakın olan özden'e "kim bu beton suratlı kız ya, yerin dibine soktu hoca acıdım, yazık oldu ehueh" şeklinde bir soru soruyorum. (evet hayvanım ama az bişey acıdımda) tam bu anda yanımda yürüyen bir bayan da arkadaş özden nasılsın! sorusunu soruyor. soruda bir gariplik var ama. böyle biraz sert üslüpla hani birini dövmeden önce soru sorarsın hafif tahdit vari olur onun gibi. özden benim sorumu cevaplamayıp eheh iiyimle geçiştiriyor arkadaşı. kızda uzaklaşıyor bizden. olayın bende yerin dibine geçme isteği oluşturan kısmı burda başlıyor. vav'ın ağzına s.çtığı kız bizim yanımızda bizi dinleyen kızmış. özden nasılsın sorusunun tam meali "gerizekalı emre iki saattir bana gülüyosunmuş". aslında ben burda çok yerin dibine geçmedim. bu zor anı yaşattığım özdene daha çok üzülüyorum. zor şeyler yaşadı ama güzel geçiştirdi teşekkürler özden.

16 Ekim 2008 Perşembe

Küresel Ekonomik Kriz


iktisatçı değilim. neden oldu sonuçları ne olacak şeklinde yorum yapamayacağım kriz hakkında. ama okuduğum yazarlar içinde en mantıklı tespitleri yapan iki adamı söyleyeyim size. biri ekşi sözlükte yazan galatypoon nickli iktisatcı. bu arkadaşımız geçen sene ekonomik krizin nasıl olacağını yazmıştı ekşi sözlükte. o zamanlar dikkatimi çekmişti bilgisi, yazıları. zaman galatypoonu doğruladı. şu anda da kriz hakkında gayet akılcı tahminlerde bulunuyor ekşide. bir diğer takip ettiğim yazar ise yeni şafakta dış politika yazan ibrajhm karagül. kriz sonrası yorumlarıyla dikkat çekiyor. ekonomik merkezin kaydığını abdnin batacağını küresel süper güç rolünü kaybedeceğini yazıyor yaklaşık bir haftadır. öngörülerinin doğru olup olmayacağını zaman gösterecek. krize farklı bir bakış için okunabilir.

Estonya 0-0 Türkiye


milli takımımızın yıllardır sürdürdüğü gelenek devam ediyor. küçük takımları verdiğimiz puanlarla asla puansız bırakmadık. san marina, moldova filan derken dünde estonyayı eli boş göndermedik. bir diğer geleneğimizde gruplardan son maçlarda ikinci olarak çıkmamız o yüzden kaybedilen puan sonrası fazla telaş yapmadım. seneye eylülde düşünürüz kupaya katılıp katılmayacağımızı. geleneklerimizi değerlendirdikten sonra maça dönersek söylenecek pek bir şey yok. zaten bir türlü sevemediğim halil altıntop rekor kırdı gol kaçırmada. dakika 30 mevlüt girdi oyuna forvet çiftlendi. son kurtarıcı olarak uğur boral'ı sahaya sürüldü. tabi bu sırada halil ilerde top ezmeye devam ediyordu. kenarda oturan mehmet yıldız'ı kimse düşünmedi. adam fiziğiyle estonya defansını zorlayacak tek adamdı türkiyede. oyunucu değişikliklerini fatih hocanın kadro kurgusunu eleştiriyoruz burdan herkes gibi. ama benim yapmayacağım fatih hocanın maaşını gündeme getirmek. her puan kaybı sonrası yapılan bu popülist eleştiri artık baydı. dünyada milli takım yöneten teknik adamların maaşı şusu busu belliyken fatih hocanın aldığı parayı konuşmak aptalca geliyor bana. futbol endüstrisinde dönen paralar belli fatih hocanın milli takım diyerek beleş mi çalışması bekleniyor anlamış değilim.

13 Ekim 2008 Pazartesi

Loreena Mckennitt


new age türünden hoşlanmayan bir müzik severim fakat bu kadının yeri gözümde ayrı. ne zaman dinlesem huzur buluyorum sesinde. sanki bu dünyada yaşamıyor gibi resimini görmesem orta dünyada yaşayan elf prensesi gibi hayal ederdim kendisini. bu arada yıllarca mckennitti irlandalı iskoç sana biri olarak söylüyorum. kanadalı loreena mckennitt.

Milli Maç Araları

bu aralar benim gözümde sampiyonlar liginin, süper ligin olmaması yüzünden geçen sıkıcı haftayı ifade ediyor. tam lige konsantre olmuş bu hafta ne olur diye düşünürken veya derbi beklerken kendinizi kazakistan ingiltere maçı gibi ezik müsabakalar izlerken buluyorsunuz. milli takımlar düzeyinde güç farkı oldukça belirgin olduğundan gayet sıkıcı maçlar izlemek zorunda kalıyor insan. özellikle bu hafta çok zor geçti. trabzon galatasaray derbisini beklerken bosna türkiye maçı izlemek çok koydu bana.

12 Ekim 2008 Pazar

Galatasaray 71-55 Fenerbahçe



darısı diğer branşların başına diyelim. ama bu kadar kalite farkı olursa diğer branşlarda derbiler izlenmez. dün eze eze geçti fenerbahçeyi bayanlar. fazla heyecan yaşayamadık. ligde az insaflı olurlarsa maçlar daha izlenebilir olur :)

Türkiye 2-1 Bosna Hersek


maçta takımın yaş ortalaması 24 tü öncelikle fatih terimi cesareti için takdir etmek lazım. sonraki tebriğim sabri sarıoğluna. bu adamın futbolunu hiç sevmedim. kafasını kaldırmadan orta yapmasına kıl oldum. sağ bek oynarken hucuma çıkıp dönmeyince sinir krizleri geçirdim. ama dün akşam sabri sarıoğlux2 gibi oynadı. alex vari ortalarını bir yana bırakırsak tam golü yiyeceğimiz anda arkadan koşup müdahalede bulunması benim gözümde sabriyi bir kaç kat değerlendirdi. ayrıca mevlütün stresini anlayamıyorum adam fransada oldukça rahatken milli maçlarda tedirgin bakışlarla dünyaları kaçırıyor. gol atması bir nebze rahatlatmıştır inşallah onu.

8 Ekim 2008 Çarşamba

Uefa Kupası Grupları




en şanslı kurayı valencia çekmiş, kalan diğer 7 grup birine denk olmuş gibi. bu sene uefa gruplarının şampiyonlar liginden pek farklı olmadığını düşünürsek galatasaray açısından ortalama bir kura olmuş. özellikle fikstür güzel. zaten kendi evimiz gibi oynayacağımızdan herta maçının deplasman olması problem değil.son torbadan gelmiş kharkiv deplasmanda bizi çok zorlardı. sami yende misafir edeceğiz onları. olimpiakos deplasmanıyla benfica arasında bir fark görmüyorum. fikstür filan olumlu dedik ama gs bu futbolla devam ederse çok zorlanacak grupta. zor olsa da gruptan çıkarsak yerimiz 1 veya 3 olmalı. grup ikincileri cl den gelenlerle eşleşecek. gruptan çıkıp en azından bir iki tur atlayacaksak bu grup ikinciliğiyle oldukça zor olur.

Yer Yarilsa Da İçine Girsem Denilen Anlar #3

lisede geçirdiğim son aylar, öss stresi bünyeyi sarsa da diğer arkadaşlarıma nazaran daha rahatım. testlerle, kitaplarla pek aram yok. aşık olduğumdan leyla mode on geziyorum okulda. işte bu zamanlar klasik teneffüs muhabetlerinden birini yapıyoruz. sınav dergisi üzerinde öss birincilerinin resimleri var. altına nereyi kazandıkları eklenmiş. öss bilmem kaç türkiye birincisi inekcan gündüz-"ege tıp fakültesi" yazısı hemen dikkatimi çekiyor. bunun üzerine geyik başlıyor sınıfta. neden ege tıp fakültesi yazmış bu adam? izmirlidir, tıp okumak istiyordurla başlayan muhabbet yavaş yavaş bel altına kayıyor. sonunda ben olayın iyice bokunu çıkararak, "olum adam abazandır. izmirli kızlarda gayet taşlar. adam kesin çakma meraklısıdır ehuehue" şeklinde yüzeyel bir yorumla tartışmaya katkıda bulunuyorum. tam o sıra bir el omzuma dokunuyor. aynen katılıyorum emre diğerek beni onaylıyor. işin ilginç tarafı bu ses bir bağğğyana ait. dönüp kim lan bu diye bakmamla dünyalar tatlısı izmirli ingilizce hocamı karşımda görüyorum. renkten renge giren halimi tasvir etmeye gerek yok sanırım.

7 Ekim 2008 Salı

Bursaspor 2-1 Galatasaray


beklediğim sonucu aldı galatasaray. sercan yıldırım'ın hızıyla galatasaray defansını çok zorlayacağını düşünüyordum. sercan yıldırım üst düzey performans sergileyip bunu gerçekleştiremese de takım arkadaşları yusuf önderliğinde bunu çok iyi yaptılar. ayhana(allaha) emanet ortasahamız yol geçe hanı gibiydi. yusufu engellmek için skibbe hiç bir şey yapmayınca çok ağır iki stoperimiz bol bol arkaya adam kaçırdı. oldukça fazla pozisyon verdik. senenin başından beri futbol oynamıyoruz. skibbenin takıma katkısı sıfır.yalnızca oyunucların bireysel yeteneklerine bakıyor galatasarayın oyunu. allahatan fenerbahçe gibi kötü bir kadroya sahip değiliz her maç bir şeyler yapmaya çalışan yaratıcı oyuncularımız var. yoksa kayseriden 4 yiyen fenerbahçenin oyunundan farklı şeyler yapmıyoruz. en kısa zamanda skibbenin postalanması dileğiyle kapıyorum postu.

5 Ekim 2008 Pazar

15 Şehit


duygularımı ailemin yanında bile dışarı vuran bir insan değilim. boğazımda düğümle şehit haberi izlemeyi yüreğim kaldırmıyor. tepki vermedikçe nefrete dönüşüyor içimdekiler.

Şehit babası Kemal Küçüksolak, basın mensuplarına yaptığı açıklama sırasında 6 aylık torunu Yusuf ile yeğeni 4 yaşındaki Arda’yı kucağına alarak, “Alın işte, biz de asker bitmez. Biz de yüzlerce İlhanlar var, hepsi vatana feda olsun demiş. bu açıklamayı tvde izlerken zor tuttum kendimi ağlamamak için. şehit yakınları böyle dedikçe ben daha çok acı duyuyorum içimde. kendimde bu metaneti göremediğim için.

4 Ekim 2008 Cumartesi

Yer Yarilsa Da İçine Girsem Denilen Anlar #2

Yerin dibine geçme isteği uyandıran bir diğer anımda da futbol var. bu sefer daha küçüğüm orta 1 öğrencisiyim. Beden eğitimi dersimizde futbol oynuyoruz. Sahanın sol tarafında eğimli bir bölüm var. top oraya gidince kesin taç oluyor topu o bölgede kontrol etmek güç. Top taça çıkmış bende taçı atmak üzere o bölgedeyim. Arkam sahaya dönük topun kaçtığı yerde dolanan arkadaştan topu atmasını rica ediyorum. Tam topu attarken arkamdan birinin bana çarpmasıyla uçuşa geçiyorum zemin eğimli olduğundan dengede kalmam imkansız. Hızla yere çarpıyorum. Her tarafım yırtılmış ezilmiş. acıdan gözüm hiç bir şey görmüyor. Bana çarpan 3. sınıf öğrencisi velet üzerime düşmüş. Velet benim gözlerime bakınca ayağa kalkıp topukluyor zaten. O sırada sınıf arkadaşım yiğit de yerde kıvranıyor. Herkeste tebessüm yiğit'e gülüyorlar. Acının verdiği sinirle yiğit'in benle dalga geçmeye çalıştığını düşünüyorum. Yoksa neden durup duruken yerde kıvransın ki. Sinirimi bir nesneden çıkarmam lazım buda yiğit oluyor. Koşarak yiğit'e yaklaşıyorum yerde yatan arkadaşıma tekme tokat allah ne verdiyse dalıyorum. Zavallı yiğidi bir temiz dövdükten sonra sakinleşiyorum herkes beni tutuyor o sırada “niye vurdun lan manyak mısın” sorusu dört bir yandan geliyor. İşin aslını sonra öğreniyorum ben. çarpmanın etkisiyle uçuşa geçerken yiğit de gelen topun üstüne basarak ayak bileğini çok kötü burkmuş. garibim yerde acıdan kıvranıyormuş. Herkes yiğit'in yaptığı absürt düşüşe gülüyormuş. Tabi bu olayı öğrenince başımdan kaynar sular döküldü. Yiğit'in yüzüne bir hafta bakamadım. Özür dilemeye bile utandım.

3 Ekim 2008 Cuma

Yer Yarilsa Da İçine Girsem Denilen Anlar #1

blogumda yeni bir yazı dizisi başlatmaya karar verdim. yaşamım boyunca "allahım ölmek istiyorum, nasıl bir pot kırdım böyle" dediğim anları yazacağım. ilkini anlatayıım hemen;

lise 2 ye gittiğim zamanlar boş derslerimizde 6 ya 6 gayet çekişmeli futbol müsabakalarımız olurdu. takımlar değişmez herkes oynayacağı mevkide oynardı. bu yüzden maçlar 3-3 2-2 sonuçlarla biter heyecan son ana kadar sürerdi. yine bunların birinde beraberlikle son dakikalara girilmişti. zil ha çaldı ha çalcak diye bekleren. sol taraftan güzel bir orta geldi bana. sağ kanattan koşarak topu ayağımın içiyle diğer köşeye bıraktım. henry gibi topa vurduğumu düşündüğümden hafiften götüm kalkmıştı. hevesim kısa sürdü tabi. top direğin içine çarparak geri döndü bana. o gazla topa sol ayağımla tekrar vurdum. yaklaşık 1 metreden topu üst direğe nişanlamıştım. artan hırsımı kontrol edemeyerek .mına koduğum direkleri diyerek bağırdım. sinirden direkleri tekmeleyecekken kafamı kaldırıp merdivenlerde vali ve belediye başkanının bana baktığını görünce durdum.gülümsemekle, korkmak arasında bir ifadeyle bana bakıyolardı. tüm arkadaşlarım sessizleşmiş sanki demin maç eden onlar değilmiş gibi alakasız şekiilde etrafı seyrediyorlardı. bense kıpkırmızı suratımı saklamaya çalışıyordum.

Metalist Kharkiv 4-1 Beşiktaş


galatasaray maçını izlemedim. önceki postlarda belirtmiştim dünyanının en sıradan takımına elenen, uefa'da da bellinzonadan 3 yiyen takımı protesto edeceğimi. tüm konsantrasyonu bjk'ya verdim dün gece. maçın uzun uzadıya kritiğini yapmayacağım. diyeceğim tek şey OEEHH!

Acaba Ne Düşünüyor Benim Hakkımda?

hoşlandığınız insan acaba size nasıl bakıyor? oda sizi seviyor mu, yoksa sizi başından def edemeyecek kadar kibar biri mi? bu soruları sanırsam her insan kendine sormuştur. Hoşlanılan kişinin bakışından cümle kurgularından en ufak ayrıntılardan bir şeyler çıkarmaya çalışırız. Aslında bunları anlamanın oldukça basit bir metodu var.genelimiz msn, sms gibi araçlarla hoşlanılan kişiyle iletişime geçiyoruz.“hoşlandığınız insan acaba size nasıl bakıyor” sorusunun cevabı bunlarda. Hemen örnekle somutlaştırayım metodu. Berk ayşeden hoşlanıyor. Ayşeye daha da yakınlaşmak istiyor ne yapar tlfla iletişime geçer veya msnden ayşeyle daha yakın olmaya çalışır. Sms'i örnekleyelim

Mrb ayşe bayramn ktlu olsn.( aslında bayram için attım mesajı sana asılmıyorum) tatl nasl gidiyr naslsn(asıl amaç bu kısımda belirtilmiş) oldukça klasik bir muhabbet kurma sms'ini gördük şimdi cevaplara bakarak burakın ayşe üzerindeki şansını irdeleyelim

sennde byramnı kutlrm burak. Bende iiym, tatlde dinlnyrm bol bol. Oklda grsrz hade kib(siktir git senle uğraşamam)

msn de buna benzer örnekler oluşacak

burak says:
pink floyd'a hayranım ayşe. Bir daha böyle müzisyenler gelmez dünyaya.

Ayşe says:
evet bende çok beğeniyorum.
....
....
ayşe sessizliğe bürünerek, sohbeti derinleştirmeyerek buraktan hoşlanmadığını bir güzel belirtti.
İki örnekten de görüldüğü gibi burakın şansı yok. Kaybetmeye mahkum.

Tezimi örneklerle sunduktan sonra genel sonuç; bu gibi iletişim yöntemlerinin gayet akılcı sonuçlar verdiği yönünde. Deneklerde yapılan testlerden sonra daha ayrıntılı sonuçlar elde etmeyi düşünüyorum :)

1 Ekim 2008 Çarşamba

Bruno Ferreira Mombra Rosa


namı diğer bruno mezenga. orduspor bu sene yeni kralını buldu. kral şadiden sonra ilk 5 haftada 4 gol atan bir oyunucusu olmamıştı.

orduspora flamengo altyapısından geldi sene başında. 1.86 boyunda oldukça kuvvetli son vuruşları çok iyi, hava toplarını çok rahat alıyor. malatya maçında 2 gol 2 asist yaparak yeteneğini gösterdi ordu seyircisine. biraz ağır bir oyuncu olması en kötü özelliği. bu sene bank asya liginde gol krallığı konusunda en büyük adayım. cumartesi günü altay karşısında tribünden izliyeceğim kendisini o zaman tam anlamıyla yorumlarımı yaparım. şimdilik duyduklarım ve istatistiklerle konuştum. fm'nin dediğine göre coud be next adriono olacak. benim de hayalim bu. seneye süper lige çıkarsak bu adamın sayesinde olacak galiba.

başarıları;

Falmengo takimiyla

* Brezilya Breziya kupasi : 2006
* Campeonato Carioca Turnuvasi : 2007
* Taça Guanabara Kupasi: 2007

Brezilya Milli Takimiyla

* FIFA U-17 Dünya Sampiyonasi : 2005 (2.)


Kisisel Basarilari

* (U-17) Gol Krali: 2004 Flamengo - 38 gol
* (U-20) Gol Krali: 2005 Flamengo - 13 gol

Fenerbahçe 0-0 Dinamo Kyiv


Fenerbahçenin orta sahasına bakıyorum bu maç. Alex'i bir kenara koyarsak kazım selçuk maldonado emreden oluşuyor. Nerden tutsan elinde kalır bu kadro. Kadro derinliği zaten yok. bir takımda kurtarıcı olarak 70 de burak yılmaz 80 uğur boral oyuna giriyorsa transfer yapan başkanın düşünmesi lazım. Fenerbahçe türkiyenin finansal durumu en iyi klübü olmasına rağmen parasını gayet kötü kullanıyor. Kimse aragonesi suçlamasın .büyük başkan azizin aragonese emanet ettiği kadro milyon dolar saçarak adlığı oyuncular ortada. Betondan anlarım futbolcudan da demiş aziz başkan. Yalnızca gülüyorum. Guizaya verilen 14 milyon uero ayrı bir tartışma konusu burda ona girmeyecem. Dünkü maçta elinden geleni yaptı koştu durdu ama nafile. alex dışında adamı besleyecek futbolcu yok. Ayrıca dün gece fenerbahçe taraftarını hiç beğenmediğimi ekleyeyim. Takım ruhsuz taraftarın ateşlemesi lazım ama onlar daha ruhsuz. Bu taraftar profili de aziz başkanın eseri. Dakika 80 olunca gol atmalıyız yerine otoparktaki arabasını düşünen taraftarlar artık tribünlerin hakimi. Çok az insanın yaptığı tezahüratları duyduk tvden. Sözün özü fenerbahçeden bir cacık olmaz. Dede gider ikinci devreye görülen o.

...

Uzun bir ara oldu bloga yazmayalı. Okulun başlamasıyla üzerime çöken üşengeçlik geçmek bilmedi. 2 haftalık sürede okulda sözde girdiğim 2 uygulama dışında ders namına hiçbir faaliyette bulunmadım. Sabah geç kalkıp okula gittiğim zamanlarsa kantinde pinekleyerek geçti. Bu periyotta blog yazma aşkım azaldı. Oldukça fazla sayıda maç izlememe, yeni pek çok şey görmeme rağmen bir şeyler karalayamadık. Neyse ekim ayı içerisinde düzelme umudum var. düzenli şekilde derse girmeyi hayata konsantre olmayı planlıyorum. Hayat demişken aslında bu iki haftalık periyotta gezmeye pek üşenmedim bu itirafım olsun. Okul arkadaşlarım sağ olsunlar benden bir farkları yoktu. Ramazan ayında alkol almak da dahil olmak üzere oldukça fazla sayıda organizasyon yaptılar. Oruçla filan alakamız olmadığından basketbol filan oynayarak sporla haşır neşir olduk. Oruçtan bahsetmişken özellikle bu sene dinden uzaklaştığımı düşünüyorum bunu söylemeden geçmeyeyim. Önceki senelerde gayet inanan içten bir müslümanken özellikle son son aylarda büyük kopuşlar yaşadım. Bunda peş peşe okuduğum albert camus, niçe ve richard dawkinsin etkisi olduğunu düşünüyorum. Karşı taraftan bir şeyler okumaya karar verdim bu yüzden. Cemil meriç ve ali şeriati kitapları edindim. İnandığım şeylere sorgulayarak bağlanmak istiyorum. Eksiksiz bir düşünüş yapım oluşmadan daha çok git gel yaşayacağım galiba. Son olarak garip olacak üste yazdığım şeylerden sonra ama herkese hayırlı bayramlar. Git gel filan yaşasam da bayram kültürünün güzel olduğuna inanarak söylüyorum bunu. Evet bunu sorgulayarak karar verdim :)

19 Eylül 2008 Cuma

Anton Alex Zemlianukhin


19 yaşındaki genç kırgız şu an giresunun göz bebeği durumunda. bu sezon 3 maçta oldukça iyi performans sergiledi. geçen sene taç atarken attığı taklalarıyla konuşulurken bu sezon futbolu da konuşuluyor. performansını sürdürürse seneye süper ligde izleme olasılığımız yüksek anton alex'i. 2012 yılına kadar giresunsporla kontratı var. giresun maddi açıdan iyi bir getiri sağlayabilir. hızı ve teknik kapasitesi üst düzey. azıcık kuvvetlenirse çok ekmek yer süper ligde.

nasıl atletik olduğunu bu resim çok iyi açıklamış.

Ac Bellinzona 3-4 Galatasary


3 5 2 dizilimiyle takımı sahaya çıkaran skibbeye mi kızsam 2.lig ayarında takımdan 3 gol yiyen takımamı dertlensem karar veremedim. tek bildiğim bu maçtan sonra "yendik lan" diye sevinemeyeceğim. 3 lig maçı bir sürü hazırlık maçı ayrupa kupası oynayan bu takım hala oturmamış. kimin ne yaptığı belli değil. kewell, meira, baros oynadıkları maçlarda iyi görüntü çizmelerine rağmen bu takım hala futbol oynayamıyorsa defansı delik deşikse suç skibbenindir. skibbe gidene kadar kanser olmamak adına galatasarayı uefa'da izlemeyceğim. bellinzonaya karşı böyle oynarsak gruplarda işimiz zor. çok maç yapamayız uefa zaten.

18 Eylül 2008 Perşembe

Türkiye 80-64 Belçika


maçı abdi ipekçide izledim. atmosfer süperdi, tribünler doluydu. herkes maça konsantre olmuş fark beklerken ilk yarı savunma yapamayan bir milli takım izledik. pota altını iyi kullanan belçika cemal nalga ve fatih solak'ı 3 faulle benche oturttu. kazanacağımızdan emin olsam da iyi bir milli takım izleyememenin üzüntüsüyle 3. çeyreği izlemeye başladım. devre arasında ne olmuşsa tamamen farklı bir milli takım izledik. süper savunma yapıp çok iyi fast breake çıktık. kerem tunçerinin önderliğinde harlem vari basketbol oynayarak 20 sayı fark yaptık. maçın sonuna kadarda bu farkı koruduk. allah nazardan korusun takımımızı. son yıllarda böyle bir milli takım izlememiştik. herkes görevini biliyor ve elinden gelen her şeyi yapıyor. 2009 da umutluyum bu takımdan.

17 Eylül 2008 Çarşamba

Augustus Hill


oz dizisinin anlatıcısı tekerlekli sandalyede mahkumiyetini sürdüren abimiz bu. hapisanede ki mahkumların en beyefendisi olmasının yanı sıra diziyi felsefi konuşmalarıyla süsler. özellikle bölüm sonlarında çok sağlam laflar eder. ağzımız bir karış açık izleriz. lostta micheal'ı canlandıran harold perrineau oynuyor bu karakteri.

"seks tatlı ve ölüm acıysa aşk ikisinin karışımıdır. aşk kalbinizi sonsuza dek daima kırar" gibi büyük laflar eder.

16 Eylül 2008 Salı

Efendi vs Piç

yıllardır "olum piç olacaksın her hatunu elde edersin" temalı geyikler döner çevremizde. zaman zaman ucudan bucağından katılırız bizd e bu sohbetlere. tamamen doğru diyemekse de bu tez genel geçer sonuçlar veriyor. benim görüşüm piçlerin avantajlı olduğu yönünde . sebebinin maskulen tavırlar olduğunu düşünüyorum. maskulenlik kadınların söylemlerinde kaba, itici şeklinde tanımlanıyor ama kazın ayağı öyle değil. örnek vermek gerekirse aynı anda iki kızla takılıp diğer yandan çevresindeki kızları kendisine bağlamaya çalışan piç bir arkadaşımız oldukça sert hareketlerle kadınları yamacına yamacına çekerken efendi adamımız sevdiceğe çin vazosu gibi davranır. dokununca kırırlır, çizilir diye eli ayağı titrer. sonuş gayet basit piç adamımızın çevresi hatundan geçilmezken efendi adam sevilene bile dokunamaz. aslında efendi vs piç tartışmaları bir yana ilişkilerde önemli olan dış güzellik. piç olsan da efendi olsan da elin ayağın düzgünse kaybetme ihtimalin az. piçlik güzelliğe yardımcı olur. hem piç hem yakışıklıysan kadının yanında başka kızlara da asılsan herkese kur da yapsan. "ayy çok ii çocuk" oluyorsun zaten, gözleri bağlanıyor kadınların.

Otobüste Yer Vermeyen Gençlik


istanbul'a yeni geldiğim zamanlarda bu gençliğe dahil değildim ben. sahil kasabası denilebilecek ufak anadolu sehirden koskoca istanbula gelmişiz. alışma dönemi yaşıyoruz. cevizlibağdan ,cevizliye gidebilmek için 500t denilen illetle tanışmamda tam bu zamanlara denk geldi. ilk duraklarda otobüse bindiğim için yer sorunu yaşamadan güvenli bir yere oturdum. malum güvenli yere oturmak önemli. istanbul'a gelmeden önce bilimum akrabanın benzer uyarılarıla karşılaşmıştım. "istanbulda adamın çaktırmadan donunu bile çalarlar" gibi. otobüsümüz dünyaları dolaştığı için her durakta onlarca insan daha aramıza katıldı durdu. sıkış sıkış ayakta duran yaşlı insanlar baygın bakışlarla yer dileniyordu oturanlardan. oturanların çoğu uyuma numarası yaparken bir kısmı müzik dinlerken camdan dışarıyı seyrediyor. herkes ortamda her an bayılacak numarası yapan yaşlılara ilgisiz davranıyor. ben hariç ama. vicdanımın sesini dinlemeye karar veren ben, bu duruma bir dur demek için yerimden kalktım. büyük bir nezaketle "teyzeceğim yargunsunuz oturun" derken. arkalardan gelen iki adet pazar fileli teyzemiz boşalan koltuğu kapmak için yerimi gösterdiğim teyzeyle büyük mücadeleye giriştiler. "ay çekil be" denilerekten teyzeler tarafından itiklenmem; yer gösterdiğim teyzenin beni azarlaması da tuz biber oldu olaylara. yaşadığım bu travmalardan sonra doğal olarak otobüste yer vermeyen gençliğe dahil oldum. hatta süper uyuma numarası yapmayı öğrendim. kulaklığımı da yanımdan eksik etmiyorum. ortamdan kendimi soyutlamak için müzikğin kollarına bırakıyorum kendimi. sonradan otobüste konuşulan telefona müdahele eden amcalarla da tanıştım. istanbul'da yaşlıların agresifliklerine tanık oldukça yaşlılardan soğudum. allah razı olsun evladım diyen söyle pamuk yüzlü nineler, ak sakallı dedeler nerde lan burda.

15 Eylül 2008 Pazartesi

İstanbul


bir öğrenci için yaşaması en eğlenceli yer derler. bir sürü sosyal imkan vardır. istediğin zaman boğaza bakar içersin, istersen maça gidersin. bunlara bakıp "oo my gosh" istanbul müthiş bir kent derler genelde. herkes aşıktır istanbula. ben değilim ama kardeşim. kışın buz gibi olur yazın cehennem sıcağını taa beyninizin kıvrımlarında hissedersiniz bunu kimse söylemez mesela. binlerce çeşit tipte insan yaşar. herkes farklı tepkiler verir. trafik hep gerilimlidir. kalabalıktan adım atılmaz. sahilde sevgilinle otursan 3 apaçi, 5 dilenci biter başında. evet benim istanbulum bu. kalabalıklardan nefret ediyorum. benim şehrimde kafa dinlenilecek herkes birbirini tanıyacak. denize karşı otururken bir ben bir de sevdicek olacak. istemiyorum bağırışan satıcıla. sıcaktan terlemiş, koşturmaktan bıkmış insanların arasında otobüs yolculukları.

Şimdi Okullu Olduk


yeni eğitim yılı bugun başladı cerrahpaşa tıp fakültesinde. hiç özlemediğim okuluma kavuştum. eğitim sistemi baştan aşağı değişmiş okulda. vizeler 1 haftaya sıkıştırılmış. üst sınıflardan dersler gelmiş 1. ve 2. sınıflar komite sistemine geçmiş.. bunlar gibi birçok değişiklik var. iyi mi, kötü mü oldu onu ilerleyen aylarda görececeğiz ama bildiğim tek birşey varsa oda okulumdan tiksindiğim. nefretle bakıyorum herşeye. 10 temmuzda kapanıp beni temmuz ayında intahara meyilli yapması bir yana. 3. sınıf oldup ama hala niye bu okula geldiğimi sorguluyorsam işim zor benim. istanbul zaten inanılmaz sıcak hayattan tiksindim. allahım kurtar beni.

12 Eylül 2008 Cuma

Kene Tezahüratı


yaratıclık konusunda sınır tanımayan tribüncü arkadaşlarımız keneler başta olmaz üzere tsubasa, jetgiller, ninja kaplumbağalar, sivrisinekler hatta şirinlerin da dahil olduğu bir tezahürat hazırlamış. ağır argo içeriğe sahip ama oldukça yaratıcı olduğunu söylemezsek haksızlık olur. ayy ben küfür sevmiyorum dinlemem diyenleri uyaralım dinlemeyin ve bu postu okumayın. tabi kendinizi zorlayıp dinlerseniz; bu yaratıcılığı kaçırıp pişman olmazsınız. koptum dinlerken, özellikle tsubasa sivrisinek kısımları öldürücü :)

sözleri burda

ses kaydı ise burda

11 Eylül 2008 Perşembe

Türkiye 1-1 Belçika


yazılacak pek birşey yok yine kötü futbol, oldukça sıkıcı geçen pozisyonsuz bir maç. klasik türk takımı gollerinden birini yedik. sonra doldur boşaltla maçı almaya çalıştık. özeti bu maçın. belçika defansı çok kötü 5 atarız diyenleri dün ne düşündüler bilemeyeceğim. vincent kompany defans olduğu sürece belçika defansına kötü diyemeyiz bunu gördük. dün hatasız oynadılar. işimiz oldukça zor görülüyor bu futbolla. ispanya maçına kadar puan kaybetmesek biraz umutlu olurdum belki.

Türkiye 77-62 Fransa


son yıllarda gördüğüm en ateşli savunma yapan milli takımdı. böyle savunma yapınca maçı kaybetmek zor oluyor. hücümda da içeri iyi top indirip kritik anlarda üçlükleri sokunca fark kaçınılmaz oldu. kerem tunçeriye ayrı bir parantaz açmak lazım. neden milli takımda olması gerektiği anlatırcasına oynadı. ön alanda süper savunma, yapıp hücumü çok iyi yönlerdirdi. takımımız bir diğer güzel özelliği ise herkesin görevini çok iyi bilmesi. skoru çok iyi paylaşıltık. hidonun takımın lideri olduğu kabullenilmiş. hidoda görevini çok iyi yapıyor. kritik anlarda skor yaptı yine dün. ayrıca oynamaktan çok takımı oynatıyor. içerdiki uzunlara güzel toplar indirdi. cumartesi günü ukraynayı yenersek gruptan çıktık diyebiliriz. polonya biletini şimdiden aldık sayılır ama büyük konuşmalayalım ukrayna maçını bekleyelim.

10 Eylül 2008 Çarşamba

İçli Köfte



çocukluğumun bir kısmının güneydoğuda geçmesinden midir bilmem bölge mutfağın karşı aşırı bir ilgim var. tabi bunda ayşe teyzenin yaptığı inanılmaz yemeklerin katkısını söylemeden geçmeyelim. bir karadenizlinin kendi memleketine ait herhangi birşeyi kötülemesi zor görülür. içim acıyarak bende yapacağım bunu. karadeniz mutfağının çok tırt olduğunu düşünen bir insanım(oh be itiraf ettim :) . milyon çeşit etli, hamurlu yapımı uğraştıran yemeklerin yanında, milyon çeşit ottan yapılan yemekleri kıyaslayınca bu sonuca vardım. çeşit çeşit yemeklerin içinde güneydoğu mutfağının yeri midemde ayrı olan yemeklerinden sadece biri de içli köfte. ayşe teyzenin yaptığı köftelerle başlayan içli köfte aşkım, yıllar geçip ben güneydoğudan uzaklaştıkça büyüdü. nerde bulsam deli gibi yeme seviyesine geldi. geçen sene istanbulda yüklüce bir miktar para dökmüşlüğüm var onbeş tane içli köfteye. işin özü iftar saati yaklaşmışken bir anda aklıma geldi bir iki birşey yazayım dedim. son olarak evleneceğim kız bu yemeği müthiş yapmalı bu şart. bilmiyosa bile öğrenmeli. yoksa evlenmem gider antepli bir kız bulurum yazıyorum buraya:)

Erkan Oğur


ne desek boş çağının çok üstünde bir insan. ekşi sözlükte guru benim için yunus emre, karacaoğlan neyse erkan oğur da odur demiş. bunun üzerine birşey söylenmez ama yine de bir kaç kelam edelim. dünyanın bu en mütevazi insanı hakkında yorum yapmak zor. sadece şunu söyleyeyim. zeynep'i dinledikten sonra zeynep isimli sevdiceğim olsun istedim hep. bir insan türküye bu kadar ruh katar. fiederich nietzsche, "bir sanatçının işi konuşmaya başladığı zaman kendisi susmalıdır." diyor. erkan oğur bunun örneği katıldığı tv programlarında, konserlerde zor konuşuyor. mahçup oluyor kendisini övenlerin yanında. bunu bilmeme rağmen en çok istediğim şeylerden biri uzun uzun oturup konuşmak erkan babayla. dünyalar benim olur bir kere sohbet etse benle.

9 Eylül 2008 Salı

İkue Ohtani


animelerde ki karakterlerin sesleri oldukça sevimlidir veya baba karakterlerin süper karizma sesleri vardır. fakat ne yazık ki bu karizma seslendirmeleri yapanlar oldukça ezik japonlar. böyle tipsiz ufak tefek adamlar. sevimli tarafına gelirsek gerçekten sevimli seslendirmeciler var. pikachuyu seslerdiren japon arkadaşımız da böyle. o sevimli ses ancak böyle bir japondan çıkardı. al evine besle sana pikachu filan desin. bu videodan izlenebilir kendisi.

8 Eylül 2008 Pazartesi

Karadeniz


bu denizin kıyısında büyüdüğüm için şanslı olduğumu düşünüyorum. erken çocukluk dönemimin bir kısmını güneydoğuda geçirdim. belki de buranın denizi, yaylasını sevmemin en büyük nedeni bu. memur anne babanın görevi sebebiyle ilkokul birinci ve ikinci sınıfı batmanda okudum . okullar kapanınca gelirdik memlekete. yazın bitişiyle dönüş olurdu. denizden yayladan ayrılmanın verdiği acı buraya sevgimi artırdı diyebilirim. bir düşünsenize yaz boyu dalgalarıyla oynadığın yaylasında sisin içinde kaybolduğunuz yerden bunaltıcı sıcağın, ölüm korkusun olduğu yere gidiyorsunuz. allahtan fazla kalmadık anne babanın tayini memlekete çıktı kavuştum denizime.

yaşınız büyüdükçe çoğu karadeniz genci ayrılıyorsunuz bölgeden iş bulmak için yada eğitim sebebiyle bizde yaşadık ayrılığı şimdi yine tatilden tatile görebiliyoruz yeşilini mavisini. ama olsun. ünyesinden hopasına türkiyenin en güzel doğasında güzel insanlarının arasında büyüdüm. teselli oluyor bu. çok özlüyorum evet. keşke diyorum eskisi gibi istediğimiz zaman giresunlu arkadaşlarla gezmeye kaleye gitsek. okuldan kaçıp boztepede hamsi ızgara yapsak. dertlerince deniz kıyısında köpek öldüren içsek. olmuyor üniversitede sınıflar artıkça tatil kısalıyor. arkadaşların yazın staj yapıyor, işe girip çalışıyor. eskisi gibi "lan bugun tekneyle açılacaz saat birde limanda ol" denilmiyor. ama şuna eminim okul bitsin dönecem memlekete. okulun bitmesi, uzmanlık, zorunlu görev derken yıllar geçecek olsa dahi.


not: posttaki foto bizzat kendi köyüme aittir. bizim evin camından çektim :)

Rubailer

beğendiğim iki rubaisini koyayım hayyamın. biri varolmakla ilgili diğerini aşkla ;

ben olmayınca bu güller, bu serviler yok.
kızıl dudaklar, mis kokulu şaraplar yok.
sabahlar, akşamlar, sevinçler tasalar yok.
ben düşündükçe var dünya, ben yok o da yok.

**************

hem sana el değdirmeğe elim varmaz,
hem sensiz aldığım nefes, nefes olmaz:
bir garip dert bu, kimseye de açılmaz:
bir zehir zakkum ki tadına da doyulmaz.


ömer hayyam

7 Eylül 2008 Pazar

Orduspor 1-0 Boluspor


--------------Akın------------------
---Haydar---Akaminko---Macit---İlker-
--------------Aytekin------------------
---Serdar---------------------Deliorman-
---------------Fatih------------------
----------Ufuk---------Bruno--------

ilk onbiriyle sahaya çıktık. iyi futbol oynadı orduspor. hakem tolga özkalfa rezaletti tek kelimeyle. maçın kopmasını engelledi. golümüzü brezilyalı bruno frikikten attı. oldukça uzun mesefaden doksana astı. brunonun fizik gücü oldukça yüksek. yanında oynayan ufuk ateş hazır olursa çok can yakarız bu ikiliyle. bruno cem kargına top göstermedi maç boyunca fiziği kullanıp aldı hava toplarını. kalecimiz akın, deli şenoldan çok güven verdi bana. jerry ve macit defansta iyiydiler. aytekin orta sahayı toparlayan isimdi. burda serdar sinik'e ayrı bir parantez açmak lazım. adam bolusporun sağ kanadı tek başına bitirdi. çalımlar, ortalar derken oyundan düştü bolunun sağ beki. biraz topla fazla oynuor tek sorunu o. fizik açıdan pek iyi değiliz ordusporda gördüğüm eksik bu. ilerleyen haftlarda bu eksiğimizi kapatıcağımızı düşünüyorum. teknik direktörsüz, klüp başkansız orduspor 3 puan alarak sevindirdi bizleri. haftaya rizeden iyi sonuçlar alır bu takım yazıyorum buraya.


golü burdan seyredebilirsimiz

2008 Belçika Gp



son yıllarda izlediğim en heyecanlı yarış oldu. son 4 turda yaşananlarla efsane 2000 belçika gp bile yanında sönük kaldı bu yarışın yanında. raikonenin buz adam adam lakabını hak etmiyor. hamiltonun önüne tekrar geçtikten sonra yaptığı 2. hatayla yarış dışı kaldı. hamilton şimdiden çok büyük sürücü olduğunu kanıtladı tebrik etmek lazım. gözler rain man schumiyi aradı. schumi olsa nasıl bir yarış olurdu düşünmesi bile güzel.

yarışın sonucu ilk 10 pilot;

1 Lewis Hamilton McLaren
2 Felipe Massa Ferrari
3 Nick Heidfeld BMW
4 Fernando Alonso Renault
5 Robert Kubica BMW
6 Sebastian Vettel Toro Rosso
7 Sebastien Bourdais Toro Rosso
9 Heikki Kovalainen McLaren
10 Timo Glock Toyota